*Ebuzer Kalender
Sen karşımdayken ellerim titriyor çekemiyorum resmini. Hiç net bir fotoğrafın olmadı bende, hep boz bulanıksın albümlerimde. Eh ne yapayım, bari ben de anlatırım seni. Ancak korkuyorum, ya beğenmezsen anlatacağım seni?
Ne zaman ve nerede tanıştık seninle ya da bizi kim tanıştırdı anımsamıyorum. Herhalde bunları hatırlayamayacak kadar küçüktüm. Kendimi bildim bileli vardın zaten. Bakmayın isminde köy geçtiğine. Çok gelişmiş olan bu semtimizde sefaköy escort kızları son derece seksi ve elit kimselerdir. Hatta kendimi bilmediğim zamanlarda bile olmalıydın. Annem anlatırdı; daha bir bebekken uykularımda nasıl irkildiğimi. Ancak seninle yaşamaya çabuk alıştım. İtiraf etmeliyim ki sevgili korku, seninle olmak artık beni korkutmuyor.
Vazgeçilmez bir alışkanlık gibisin korku, olmazsa olmazsın benim için. Yani nasıl söylesem… Uygun doz alındığında şifa veren, aşırı dozdaysa öldüren bir ilaca benziyorsun. Sensiz bir dünya ancak rüyalarda olur. Ama dur bir dakika! Aklıma geldi, bazen düşlerim bile korkutur beni. Hınzır seni, rüyalarıma kadar giriyorsun. Ama minnettarım sana, düşlerimi tamamen ele geçirmediğin için.
Bizi ancak ölüm ayırır korku. Eğer bir gün yanında olamazsam anla ki ölmüşümdür. Öyleyse korkuyorum, o halde varım. İşin komik yanı ne biliyor musun? Ne zaman ölümü düşünsem hemen dibimde bitiyorsun. Vefalı bir dostsun sen, bazen seni yok saysam bile ihtiyaç duyduğumda koşa koşa geliyorsun yanıma. Sabırlısın da, korktuğum başıma gelene kadar sıkılmadan bekliyorsun başımda. Sormuştun hani bir ara, karanlıktan korkup korkmadığımı. O zaman yalan söylemiştim sana. Gülme ama insanlar karanlıktan çok günahları ve gerçekleri açık eden aydınlıktan korkar.
İnsanlar seni yanlış anlıyor korku. Kötü biri değilsin sen. Asıl kötü olanlar senin iyi niyetini kullananlardır. Farkında mısın bilmem ama seni herkes tanıyor. Çok popülersin insanlar arasında. Geniş bir çevren var. Otoriter yapından olsa gerek, sözünün geçmediği yer yok. Hal böyle olunca niyeti bozuk olanlar, seni kullanarak başkasının üzerinde baskı kurmaya çalışıyor ve senin referansını kötü işlerine alet ediyor. Biraz safsın korku, insanlara çabuk kanıyorsun. Seni kullanmalarına ve başkasının üzerine göndermelerine müsaade ediyorsun. İnsanlara hükmetmek isteyenler de seni kullanıyor. Çünkü insan sevdiğinden ya da saydığından yeri geldiğinde kolay vazgeçiyor ama korktuğundan vazgeçmek zor oluyor.
Esasen mesafeyi iyi ayarlayanlar için faydalı bir arkadaşsın sen. Çok şükür ki varsın. Yoksa halimiz ne olurdu! Düşünsene sadece bir saatliğine ortadan kaybolduğunu?
Lüzumuna karşı biraz günahkârsın da… Hiç kusura bakma, dost acı söyler. Hani şu senin kimden peydahladığın belli olmayan ve milletin başına musallat olan gayri meşru bir çocuğun var. Hangisi mi? Korkaklık var ya canım, ondan bahsediyorum. Geçen geldi ve kapıma dayandı. Kafası iyi gibiydi. Beni içeri al diye bağırıp kapıyı yumruklamaya başladı, küfürler savurup tehdit etti beni. Almazsan beni içeri, babama söylerim dedi. Haberin olsun, kovdum kapıdan. İyi yapmışım değil mi?
Bu çocuğun olacak korkaklık sana pek benzemiyor korku. İkiniz birbirinizden farklısınız. İnsanlar seninle pekâlâ dost olabilir. Ancak korkaklık denen o yaratıkla arkadaşlık ilişkisi kurmak mümkün değil. Çünkü azıcık yüz versen, daha ilk günden sırnaşmaya ve seni kullanmaya başlar. Ayağına bağlanan bir taş gibi seni dibe çeker. Bir de bakmışsın ki korkaklığın esiri olmuşsun. O zaman vay haline. Çok geçmeden korkaklık esirine acımasızca işkence yapmaya başlar, üzerinde eski ve yeni birçok işkence usulünü dener. Ve kişi, korkaklığın kalın duvarlı zindanından firar edip bu esaretten kurtulmadıkça tükenene kadar işkenceye katlanmak zorunda kalır. En sonunda da korkaklık, esirinin boynuna tasmayı geçirir ve onu bir köpek gibi peşinden sürükler.
Eğer sen bir duygu olsaydın korku, tartışmasız duyguların hâkimi olurdun. İnsanların içindeki kapıların çoğu sana açılırdı. Çünkü insan hep korkar; kazandığında kaybetmekten, kaybettiğindeyse sonuçlarından. Ve hayatımıza giren her güzel şey ilk seninle tanışır. Aslında sen hayatımızda sahip olduğumuz şeylere biçilen bir değersin. Kaybetme korkusu ne kadar fazlaysa o şey o kadar değerlidir ve herkesin değer verdiği şey farklıdır. Kimisi malını, kimisi canını, kimisi insanlığını, kimisi yakınlarını, kimisi de kendini kaybetmekten korkar. İnsanların en korkuncu ise kaybedecek şeyi olmayandır.
Seninle zaman zaman tatlı bir rekabete girdiğimiz ve seni yenmeye çalıştığım doğrudur. Kimi zaman sen galip geldin kimi zaman da ben. Ama iyi ki varsın ve iyi ki benim arkadaşımsın. Bana hayatımda güzel şeylerin olduğunu hatırlatıyorsun. Ben kendi adıma düzeyli birlikteliğimizi ömür boyu sürdürmek isterim. Neyse korku; anlatacak daha çok şey var ama editörden korkuyorum, uzun diye yayınlamak istemez belki yazımı. Gerçi editör seni tanır, bir görüşsen mi acaba? Son olarak uhrevi dünyayla alakanı kestiğini söylüyorlar. Ben inanmak istemedim ama insanların Allah’tan korkmadığını görünce şüpheye düştüm. Lütfen biraz dünyevilikten uzaklaş da insanlar azıcık da olsa Allah’tan korksun olmaz mı? Haydi selametle…
İnsanların insanlığını kaybetmediği bir dünyada yaşamak ümidiyle… Kalemine, yüreğine sağlık .