
AÇIKKARA 92
Açıkkara mizah dergisinin 92. sayısı okurla buluştu. Tacettin Şimşek “Nigâr Hanım Vay” dizisini “Edebiyat Başkenti” isimli 23. bölümle noktalıyor.
Nigâr Hanım, son bölümde reklam dünyasına da bir yıldız olarak giriş yapar. Maraş’ın tescilli dondurma markası Mardon’un reklam yüzü artık şiirin kraliçesi Nigâr Hanım’dır. Nigâr Hanım’ı bu işe razı etmek hiç kolay olmamıştır. Araya Maraşlı şair yazar Hökkeş Maraşî sokulur. Fahri hemşehrilik vaadiyle Nigâr Hanım’ın gönlü edilir. Nigâr Hanım, konferans vermek ve şiir okumak için Hökkeş Maraşî’nin daveti ile Maraş’ı teşrif eder. Konferansın yapılacağı stadyum hınca hınç dolar, bütün Maraş sokaklara dökülür. Nigâr Hanım’a muhteşem bir törenle “Maraş Fahri Hemşehrilik Beratı” ve şehrin altın anahtarı takdim edilir. Artık fahri de olsa o da bir Maraşlıdır ve bundan sonraki mesaisini Maraş’ı edebiyat şehri ilan ettirmek ve Dünya Mirası listesine sokmak için harcayacaktır. Tabii önce bir kelle paça ardından da dondurma ziyafeti çektikten sonra…

Halit Yıldırım, “Bak Şu Muskanın Yaptığına” serisine “Buyurun Ruhlar Âlemine” isimli 6. bölümle devam ediyor. Bu bölümde Murat ve Sibel, Âdem Efendi ile görüşür. Murat her ne kadar Âdem Efendi’nin manevi bir gücü olduğuna inanmasa da Âdem Efendi üstün performansıyla onu bile ikna etmeyi başarır. Âdem Efendi, güya cin çağırma seansı yaparak cinlerden aile hakkındaki bilgileri alır ve rolünü ustaca oynar. Murat ve Sibel’in aklını karıştırmayı başarır. Karı, koca eve konan muskadan dolayı birbirilerinin akrabalarını suçlarken Âdem Efendi amacına çoktan ulaşmıştır bile.
Mehmet Pektaş, “Köyden İndim Şehire Yeniden” isimli mizahi öyküyle okuru nostaljik bir yolculuğa davet ediyor. Himmet, Hayret, Saffet ve Gayret… Babalarının bıraktığı definenin peşinde başlarına gelmedik kalmayan dört kardeş İstanbul ve Ankara’yı dolaştıktan sonra köylerine döner. Zengin olacağız derken ellerindeki öküzlerden de olup kara sabanı kendilerini çekmeye çalışırlar. Ali Rıza Bey’in tezgâhtarının köye gelmesiyle birlikte yeni bir macera başlar. Dört kardeş kuyumcu Ali Rıza Bey yüzünden kaybettikleri bir çuval altını tekrar elde etmek için İstanbul’un yolunu tutar.
Fatma Uçarlar bu sayıda “Şimdi Sürücü Olmuştum” isimli yazısında ilk arabasını alışını ve acemi bir sürücü olarak trafiğe çıkışını anlatıyor. Karlı bir kış günü yaşadığı talihsiz bir kaza ise yazarı sürücü olma yolunda bir adım daha ileri taşıyor.
Hacı Musa Tuncer, Unçuluk Anşa ile Bedirik Hörü’nün hikâyesini anlatmaya devam ediyor. Teber Tahir’in azmettirmesi ile Ulak Remzi’nin hışmına uğrayan Cuma yavaş yavaş kendine gelmeye başlar. Unculuk Anşa vakit kaybetmeden olayın peşine düşer. Atına atladığı gibi dağ köyünde yaşayan ve bölgenin nabzını çok iyi tutan Çinçik Yusuf’un evine varır. Çinçik Yusuf, Cuma’nın başına gelenleri Unçuluk Anşa’dan öğrenir. Bakalım Çinçik Yusuf’un vereceği bilgiler olayın çözümüne katkı sağlayacak mı?
Salman Kapanoğlu bu sayıda “Yasak-Çiçek-Tek Kişilik Ders” isimli öğrencilik anılarıyla yer alıyor. Kapanoğlu’nun anıları okura mizahın zekâ işi olduğunu bir kez daha gösterecek.
Kaygusuz Abdal “Şathiye”, Nurgül Kaynar Yüce “Para”, Seyfettin Gelekçi “Muamma”, M. Nihat Malkoç “Manukya’nın Çocukları”, Osman Akçay “Salıncak”, Memik Kömekçi “Devr-i Zaman”, Mustafa İmir “Gazze’nin Çoçukları”, Halil Manuş “Kalmamış”, Mustafa Canbolat “Bahane”, Ali Armut “Kafayı Takma”, Erol Koca “Dokunma Dedin”, Fikret Görgün “Belli Değil” isimli şiirleriyle Açıkkara sayfalarından okura sesleniyor.
Derginin aylık olarak mail adresinize gelmesini istiyorsanız acikkaradergi@gmail.com adresine bir mail atmanız yeterli. Ayrıca derginin tüm sayıları www.acikkara.com sitesinde erişime açık.
