OĞUZ KAYIRAN
*
1957 senesinde öldürüldü, amcamdı, Zeki’ydi adı;
ağlayan bebeler susarmış!. “Zeki geliyor” deyince
toprağın titrediği bir günün akşamında, niye gittin
o davet edildiğin sofranın görünümü içinde: tuzak
attığın her adım ile, nice sarsılış ve dua bırakırdın
eli kenarda kalan her yoksulun rüyasına, iç huzur!
içilen rakılarda gölgeler gölgelere, övgü karanlığa
aktı gitti içinden göçüp giden kuşlar gibi; ölümün!
(mayıs ayının sıcak bir gününde, fidanlık yolunda
postacı Cengiz ile karşılaşıyor.., liseden dönerken
mezarlık yukarıda, biraz biraz yukarı sağda, iğde..
ve ağlamıştı amcamı bana anlattığında, felsefe ile)
ölüp ölüp ele geçirdikleri, yerel iktidarı bağlamış
boğulup gitmek üzere iken korkularından “a”’lar..
yiğitlik!.çarmıha gerilemeyecek yüreğine atılmış
nice iç çekmeler içinde dökülmüş nur’u gözlerin!
kendini gizleyen o korkular, perde perde mezeler
Çelebi Zeki’nin önünde bir şölen, ve dostluk dibi!
kurulu her perde, düşüyor bir an paniğe, saat 00’a
ve doğru eşsiz bir hürmet..ve kalkış: ilk çıkış anı
elektriğin yeni geldiği bir kazada, sönüyor ışıklar
gece saat sıfır sıfırda, yürüyor karanlıkta üç kişi…
1957 senesinde zifiri karanlıkta, sözde üç dostun
yankılanıyor yürekleri, demir atmış adımları ile…
(sarı bisikleti ile gözlerimde bir morarma, gidişin
birçok kez konuşmuştuk, Zeki ve ötede Cengiz!..)
uçsuz bir sigara, an uzandığında Zeki’nin ağzına
istediğinde yakmak için ateşi, gölge için için ölü!
donup kalmış eller arasında bir hançer, korku mu
titreyen eller! el değil buzul için, gırtlağa yönelik
çene altından giren hançerin soğukluğu ile, bir an
“naaptın lan Hüseyin”! sözünde yüreğin derinliği
ve kudreti gücün ölümsüzlük inancı, ellerin elleri
yapıştığında Hüseyin’in yakasına Zeki’nin ölümü
kesti ayaklarını yerden, ölüm ölüm boşluğa çığlık
“yetiş laan öldürüyor Zeki beni” dediğinde; silah..
öteki puştun tetiği çektiği namludan, vıvlayan ses
ile delip geçti ensesini, beynine doğru bir mermi!.
bir çınar, durur hala hükümet konağı önünde: göl!
ağlar hala bebeler o çınar altında, geçerler oradan
(bir Cengiz vardı eskiden, postacı, ağladı hep gün
liseden dönerken, sarı bisiklet hep karşıdan gelirdi
*
7 Ekim 2018/Beylikdüzü