havada matem var, içimde talan bu kaçıncı bayram, askıda kalan? akvam-ı beşer sağır mı, dilsiz mi? çürümüş vicdanlar, kutsar terörizmi. bu zulüm, bu şiddet
MANŞET
GEÇ GELEN İLKYAZ
yediveren tomurcukları köpürüyor çalılıklar arasında ve gözlerimden öpüyor yağmur sonraları patlayan gökkuşakları yamaçları kekik, zirvesi karlı mor dağlar dar geliyor rüzgâr kanatlı üveyiklere
TUTUNAMAYAN EĞRİ
bahtiyar yokuşunda yürüdüm biraz eğriydi adımlarım doğuya seğirtirken düz adım yönüm rüzgâr değmemiş pencerelerde kapalı çarşıda hüzün sesine dokundum kalaylanmış bakır sesi de eğriydi
YILLAR YAPRAK DÖKERKEN
Çok Kıymetli Gönül Dostları; 7 Haziran 2012 günü Âlem-i Cemâl’e vuslat için Hakk’a yürüyen Türk Şiirinin ve İdeâlizmin Son Efsânesi’ Abdurrahim Karakoç’u; vefâtının 13.
AFŞİN’DE BİR GÜN
Kim elma dediyse çıkıp geldi çocukluğum Kötülüğün sürgün edildiği zamanlar Musluktan damlayan su Afşin İçtikçe çoğalan hatıra Bir sürahinin ağzından girdim Beyaz badanalı
YOK ARTIK
* Hani kerpiçtendi, birkaç̧ odalı Evimiz vardı ya o ev yok artık! Analı babalı göçmen sobalı Evimiz vardı ya o ev yok artık! *
Savrulur Gibi
2025 mezunlarına… buruk izler bırakıyor yolun yükü omuzlarına yerini arıyor son zil sesiyle yorgun adımların kaçak gülümseyişler yurduna dönerken yüzün ikindi telaşı serpiliyor ağaç
DEĞİRMEN
şu yaşamak meydanında/ neşe hüzün karılmaz mı dünya ömür değirmeni/ öğütmekten yorulmaz mı zaman çarkında insanı/ eskidikçe gel de tanı talan olur gülistanı/
YİTİK
Zor, susturmak sessiz çığlıklarını kalbimin Gel bir de bana sor şu dağlar titriyor Arşa değdi gözyaşlarım görmez misin? Dökülüyor avuçlarıma bulutlar Kayboldum sislerde bilmez
İÇE BÜKÜK GÜN
I ah sessizliğinden kırılırmış çocuklar II niçin her can verilişte devam eder ölümüne ölüm promosyonu iki kere ikiyle