ESRAR-I BÂ (ﺏ)
Nokta deyince akıllara gelen ilk şey; cümlenin sonuna konan, cümleyi bir sonuca bağlayan yani bitiren bir işaret olmasıdır. Peki, her şey bununla mı sınırlı? Örneğin üç nokta için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Elbette hayır! Çünkü üç nokta, noktanın aksine cümlede bir eksiklik, bir noksanlık teşkil eder. İki nokta ise kendisinden sonra açıklama veya örnekler geleceğini haber verir. Demem o ki, noktanın yalnızca bir özelliği vardır diyemeyiz. Dilimiz açısından baktığımızda bu hususta pek ziyade örnek bulabiliriz. Buraya kadar anlattıklarım yalnızca ufak bir teşbih idi. Gelelim esas mevzuya…
Peki, noktanın hemen üzerine her şeyi içine alan, adeta havuz görünümünde bir şekil çizdiğimizde ortaya çıkan ﺏ harfinin neler teşkil edebileceğini hiç düşündük mü? Bu hikmete erebildik mi yahut erenlerle bir mütalaa edebildik mi? Biraz olsun o havuzun içerisinden başımızı çıkarıp olan biteni idrak edebilmeye çabaladık mı? Şayet bu sorulardan en az birine hayır cevabı verdiysek şu anda bu satırları okuyan bir çift göze: “Esrar-ı Bâ’ya hoş geldin, sefa getirdin!” diyor, müsaadeniz olursa onlarla bir küçük hikmet turuna çıkmaktan şeref duyacağımı zât-ı âlinize arz ediyorum.
En başta noktanın sadece bitiren bir şey olmadığını izah etmiştik. Zira nokta; her şeyi bitiren, sona erdiren manasına gelmekle birlikte her şeyin başlangıcı anlamını da bünyesinde barındırır. Peki, bu başlangıç ve bitişin ﺏ harfiyle ilgisi nedir? İşte bütün mesele burada başlıyor…
ﺏ , birçok alfabede olduğu gibi Arapçada da ikinci harftir. Bazen “Harf-i Cer” lerden (Bir nevi Türkçedeki hal ekleri) biri olan “ile” edatı olarak da karşımıza çıkabilir. Bunun en güzel örneği tabii ki besmeledir. “الرَّحِيمِالرَّحْمٰنِاللهِبِسْــــــــــــــــــمِ “ (“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile”) Kur’an-ı Kerim’de bütün sureler besmele ile başlar. Yalnız Tevbe suresi hariç. Basitçe düşündüğümüzde Tevbe suresi, müşriklere karşı savaş ilan etmesi sebebiyle besmele ile başlanmamış diyebiliriz. Yani Allah Teâlâ, savaşı ve düşmanlığı kendi ismini katmamış olduğu gibi bizler için de elbette önermemiştir. Zira İslam, barış ve esenlik dinidir… Hikmetinden sual olunmaz, Mushaf’ta ilk ayeti ﺏ harfi ile başlayan tek sure de Tevbe suresidir. Yani hepsi besmele ile olmasa da bütün sureler başında ﺏ harfini bulundurur. İşte böyle bir şerefe nâil olabilen yegâne harftir ﺏ. Besmele, toplamda 19 harften oluşur. Öyle ki cehennemde bulunan zebanilerin sayısı da 19’a tekabül eder. Öyleyse Besmele-i Şerif’in her bir harfi bizleri her bir zebaniden Allah’ın izniyle korur.
Aynı zamanda bir kasem harfi olan ﺏ; “vallahi, billahi, tillahi” yeminlerinde de gördüğümüz gibi kendini diğer birçok harften farklı kılmaktadır.ﺏ harfinin üst kısmını en başta da dediğimiz gibi bir havuz olarak düşünürsek; canlı ve cansız bütün varlıklar, milyonlarca gezegen, galaksi, hülâsâ bütün bir âlem işte bu havuzun içinde yer alır. Geriye tüm bu âlemi izleyen, tüm olmuş ve bitmişi, tüm olacak ve biteceği bilen tek bir nokta kalıyor. İşte her şey o noktada gizli… İlmin kapısı Hz. Ali: “Bütün semavi kitapların esrarı Kur’an’dadır. Kur’an’daki her şey Fatiha’dadır. Fatiha’daki her şey besmelededir. Besmeledeki her şey başındaki ‘bâ’sındadır. ‘Bâ’sındaki sır ise altındaki noktadadır.” buyuruyor. Dikkat ettiyseniz her şeyin sırrı başındaki kavramlarda saklıymış. Bunu en derinde bulunan ﺏ harfi için düşünürsek şayet, onun başı da yalnızca bir noktaymış. Nitekim her şey bir noktadan gelmiş…
ﺏ; infilak edici, sadâlı bir dudak harfidir. Peki, telaffuz esnasında bir nevi patlayan bu güzide harf, aynı zamanda kalplerimizde de uhrevi bir infilak uyandırabiliyor mu? Yukarıda belirttiğim naçizane fikrim çerçevesince ﺏ harfinin noktasız suretine baktığımızda, bütün dünyevi şeyler orada toplanmıştır. O halde altındaki noktaya kalan tek şey de uhrevi meselelerdir. Ayet-i Kerime’de de buyrulduğu üzere: “Sonra onu şekillendirip ona kendi ruhundan üfledi.” Şükürler olsun ki O, bize kendi ruhundan kerem eylemiş. Bu ne şereftir, bu ne izzettir!
Mevlana Celaleddin-i Rûmi, Mesnevi’ye ﺏ harfi ile başlamış: “Bişnev inney çün şikâyet mî küned / Ez cüdâyîhâ hikâyet mî küned.” (Şikâyet ettiği zaman neyi dinle / Belki şikâyet etmiyor, ayrılıkları anlatıyor.) Burada ayrılıktan kasıt nedir sizce? Şöyle ki acıklı bir şekilde üflenen ney, yapılmış olduğu kamışa hicran duyuyorsa; onu yaratandan birtakım izler taşıyan insan da sürekli Allah(cc.)’a dönme isteği taşır. Mevlana bu yüzden bir yeis içindedir.
O halde ﺏ harfinin üst kısmındaki havuz dediğimiz bölümde bulunan biz insanlar, alttaki nokta ile yani Allah(cc.) ile bir köprü vazifesi görüyoruz. Evet, kelamımızın ilk ibaresinden beri anlatmaya çalıştığımız nokta, Allah(cc.)’tan başkası değildir. Bütün bir âlem O’ndan gelmiştir ve ezelde nasılsa ebette de O’nun gözetimi ve bilgisi dâhilinde işleyecektir. Öyleyse biz insanlar şu sonuca varabiliriz: Bizi Allah(cc.) yarattı. Yani O’ndan, tek bir noktadan, geldik. Sonunda ise içinde bulunduğumuz bu havuzdan çıkıp geldiğimiz yere dönecek, tekrardan bir nokta olacağız…
“رَاجِعُونَ إِلَيْهِ وَإِنَّا لِلَّٰهِ إِنَّا” (“Biz O’ndan geldik ve yine O’na döndürüleceğiz.”)
*
HASİBE NUR GENÇ