Yasin MORTAŞ
*
Soğanlı çiçeklerin nadide türlerindendir. Utangaçtır, yüzü hep yere bakar. Rengini utangaçlığından almıştır belki de; yüzü al al dır. Kahramanaraş’ın Afşin ilçesi Binboğa Dağları’nda doğal olarak yetişir. Kalabalıklardan uzak olmayı sever; kuytu yerlerde için için ağlar, onun içindir ki ağlayan gelin denmiştir. Baharla beraber gözyaşı hiç dinmediği için diğer çiçeklerin hüzünlü kardeşidir. Bundan dolayı da matemin, efsanelerin sembolü olmuş; kah Hz. Meryem’in gözyaşlarının düştüğü yerde açmış, kah Hz. Hasan ve Hüseyin’in Kerbela’da ki acılarına tanık olmuş; Ferhat ile Şirin’in vuslata ermeyişinden dolayı boynu bükük kalmış; Anadolu’nun acılarına tanıklık ederek gözyaşını tutamamıştır.
Bazı dillerde ona Fritillaria imperialis dense de elleri kınalı bir Anadolu gelininin “Hem ağlar hem giderim” sıcak esprisini vermemiştir yabancı kültürlerde.
Anadolu’nun belli yerlerinde yetişen nazlı çiçek “Ağlayan Gelin” otağını dağ eteklerine kurar.
Onun hüznü, soğanlarının sökülüp götürülmesi, yerinden yurdundan edilmesiyle devam eder. Çünkü bilir yeryüzünde nadide bir çiçek olduğunu ve her toprakta kendine yurt tutamadığını.
Kokusu olmasa da utangaçlığı ve ağlamaları insanları hep kendine çekmiştir.
Ters lale diyoruz ona ve fakat kendini var edene olan mahcubiyetinden yüzünü toprağa döndürüşünü düşünmeden geçip gidiyoruz.
Vadilerde baharları bekler de yüzünü insanlığa kısa bir süre gösterip çekilir tekrar diğer bahara.
Eğer bir bahar günü Binboğa Dağları’na gider, sürmelenmiş gözlerine eğilip bakarsanız, onun vatan için, Halep için, Müslümanlar için gözyaşlarını çoğalttığını görürsünüz.
Yüzyıllardan beri hiç unutturmamış kendini. İslam tarihinin, Mimar Sinan eserlerinin sütunlarını süslemiş. Duvağına bürünmüş gelinlik kız utangaçlığıyla durmuş minberlerin, makberlerin başucunda.
“Lalename”ler yazılmış asırlarca adına.
Binboğa yaylasının eteklerinde bir ağıt duyarsanız o Ağlayan Gelin’dir.
Gözyaşları Ceyhan Nehri’ne karışmış, denizine kavuşmuştur.