– MEHMET OSMANOĞLU
*
Henüz kırk beşinde idi, “rahmetli” sıfatı üzerine bir şal gibi örtüldüğünde Asım Gültekin’in. Tıpkı çok sevdiği üstad Cahit Zarifoğlu gibi, kırklarında yürüdüler rüya aleminden gerçek aleme, ortalama insan ömrünü belirleyen varsayımsal istatistikleri anlamsız kılarak. Tanıyanların “iyi ki…” ile başlayan cümleler sarfettikleri, tanımayanların kaybettikten sonra “keşke daha önce tanısaydık, keşke yanıbışanda biz de bulunsaydık, keşke onun rahle-i tedrisinden bir süre geçip engin ufkunu soluma imkanı bulsaydık”, “keşke…keşke…” diye iç geçirdiği, kıymeti yaşam süresince yeterince idrak edilemeyen nadide insanlardan olduğu yaşamının son bulmasıyla anlaşılan bir “derviş/mutasavvıf”, bir “mütefekkir”, bir “aksiyon/dava adamı, bir entellüktüel, bir “İNSAN” olarak şimdi hafızalarda ve tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı “merhum” Asım GÜLTEKİN.
Söylenecek çok şey söylendi belki ardından güzel insanın. Lâkin, sağlığında kendisini yeteri kadar tanıyamamanın ve kendisinden yeteri kadar istifade edememenin de verdiği mahcubiyetle, bir başka yâd-ı cemili de kendimize vefa borcu olarak gördük.
Amasya’nın Taşova ilçesinde 1975’te dünyaya gelen Asım Gültekin, lise öğrenimini Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde tamamladı. Marmara Üniversitesi Edebiyat Öğretmenliği Bölümü’nden mezun olan Gültekin, bugüne kadar birçok derginin yayın hayatına başlamasına öncülük etti.
Aralarında “Yörünge”, “Yedi İklim”, “Yeni Şafak”, “Sağduyu”, “Milli Gazete”, “Vakit”, “Şehrengiz”, “Düş Çınarı”, “Kırklar”, “Gerçek Hayat”, “Genç” ve “Yörünge”nin bulunduğu birçok yayında yazıları yayınlanan Asım Gültekin ayrıca yüzlerce seminer ve konferans verdi.
Farklı illerdeki okullarda edebiyat öğretmenliği de yapan Gültekin, 2008’de yılın öğretmeni seçilmişti. Gültekin, evli ve iki çocuk babasıydı.
Kitap ve okuma aşığı, bu aşkı başkalarına, özellikle de gençlere aşılama dertlisi, delisi. “Kitapları okumayı çok seviyorum. Kendim için istediğimi başkaları için de istiyorum. Her ne yapacaksak kitaplarla yapabileceğimize inanıyorum. Ufkumuzun yüz, yüz elli yıldır çok daraltıldığını düşünüyorum. Eğer iyi bir şeyler yapabileceksek kitaplarla, okuyarak, birlikte okuyarak, okuduklarımızı paylaşarak, sorgulayarak ama asla halkına, değerlerine yabancılaşmadan, insanından, mahallemizden, komşularımızdan kopmadan birlikte okuyarak yapabileceğimizi düşünüyorum.” sözleriyle bu sevdasının boyutlarını ortaya koymuştu merhum.
Onun bulunduğu yerde gereksiz sohbetlerle geçirilecek vakit yoktu; beyin fırtınası vardı, istişare vardı, aksiyon vardı. Susuz kalmış toprakların suya kavuştuğunda hareketlenmesi, toprak altında suyu bekleyen nice filizlerin gün yüzüne çıkma sancısıyla kıpırdanmaları misali; müspet enerjisiyle etrafını harekete geçirir, mütebessim ve samimi çehresiyle zamanı/mekanı bereketlendirir/şenlendirirdi. Okuma sevdasını eyleme dönüştürüp birçok edebi kültürel faaliyet içerisinde bulundu; dergi çıkardı, kitap yazdı, söyleşi, panel, konferans tertip etti. Doğup büyüdüğü Amasya/Taşova için bir ilk olan kitap fuarını henüz ortaokul talebesi iken düzenlemesi, yine ortaokul-lise talebesi olduğu dönemlerde, “İkindi Yazıları”nın “Posta Çıkını” isimli mektup ekinde kısa mektuplarının yayınlanması, merhum üstadın geleceğindeki konumunun, ufkunun, derdinin, karakterinin ipuçlarını veriyordu…
“Şehrin kalbi camidir. Her işimizi camiyi merkez bilerek kurar, kurgularız.” sözüyle yansıttığı perspektifine uygun şekilde, camilerin yalnızca ibadet edilen yerler olmaktan çıkarılıp “külliye” vasfına dönüştürülmesi yönündeki fikri sancısını “okuma halkaları” projesiyle eyleme dönüştürdü. Onlarca camide haftanın bir gününde, gençlerle okuma ve geniş tahlil içeren faaliyetin öncüsü oldu.
Bizzat merhumun, “Birlikte okumanın güzelliğini arkadaşlarımla, gençlerle çokça yaşadığımız, tecrübe ettiğimiz için bu haftalık okuma halkalarının mahallelerde camilerde, yurtlarda mescitlerde yapılmasının çok bereketli olacağını düşündüm. Nitekim çok güzel şeyler yaşandı, yaşanıyor bu okuma halkalarında. Çok şükür, dilimizde yazılmış o kadar harika eserler var ki. Öyle değerli âlimlerimiz, mütefekkirlerimiz var ki. 600 yıldır, 1000 yıldır okunan kitaplarımız var. Aynı şekilde çağımızda yaşamış, yaşayan büyük yazarlarımız, mütefekkirlerimiz var.
Yapılacak şey; büyük bir âlimin, mütefekkirin eserini elimize alıp arkadaşlarımızla haftada bir iki sayfa tahlil ede ede, analiz ede ede okumak.” şeklinde ifade ettiği bu faaliyet, çok bereketli sonuçların hasıl olmasını sağlarken, sonrasında birçok vakıf ve derneğin benzer etkinlikler düzenlemesiyle öncü niteliğiyle de öne çıktı.
“Cevher içimizde” isimli yine okuma eksenli bir başka projesiyle, İstanbul’daki imam hatip liselerinde, okuma sevdalısı gönül erlerinin keşfine olanak sağladı. Bizzat kendisinin “Cevher ekibi” olarak isimlendirdiği ekiplerin, okullarının kütüphanelerinde ayda iki yazarla buluşma ve söyleşmesine olanak sağladı. Bu şekilde okullarda oluşan “cevher ekipleri”nden edebiyat dünyası için nitelikli insan kaynağı oluşmasına zemin hazırladı.
Merhum yazarın kısa ömrüne sığdırdığı pek çok verimli etkinlikten birisi de, büyük üstad şair-yazar Sezai Karakoç’un “Hızırla Kırk Saat” adlı şiir kitabı ekseninde yaptığı şiir okumalarıydı. Üsküdar sahilinde bir parkta gerçekleştirilen bu etkinliği “kırk” hafta boyunca sürdürdü. Sonrasında bu parkın ismini kendi literatüründe “Sezai Karakoç” parkı olarak koydu.
Gütekin ayrıca, Safahat Okumaları, Sezai Karakoç Okumaları(yukarıda belirtilen “Hızırla Kırk Saat” okumaları), Dede Korkut Okumaları ve Muhammediye Okumaları gibi çalışmalara öncülük etti, son dönemlerde dil ve etimoloji üzerine de güzel metinler ortaya koymuş, gençlerle yüz yüze etimoloji dersleri gerçekleştirdi.
Çağın gereklerine uygun şekilde teknolojiyi kullanma hususunda da son derece ufku açık ve maharetliydi. dünyabizim.com isimli kültür-sanat-edebiyat sitesinin kurucuları arasında yer aldı ve uzun süre de genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı zamanda büyük küçük 400 civarındaki dergiyi bir araya getiren Türkiye Dergi Editörleri ve Yayın Yönetmenleri Birliği (TÜRDEB)’in kuruluşuna öncülük etti. Adı geçen kuruluşun başkanlığı, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul yönetim kurulu üyeliği, Dil Evi Etimoloji Topluluğu Başkanlığı, Mizah Derneği Başkanlığı, Yedihilal Derneği başkan yardımcılığı vazifelerini de yürütmekteydi.
Merhumun aksiyon/eylem adamı olmasının en küçük örneklerinden biri olması hasebiyle şu anektodu aktaralım. Ünlü Osmanlı Şeyhülislamı İbn-i Kemal’in Amasya Taşova doğumlu olduğu yönünde edindiği bilgiler üzerine, hemen İbn-i Kemal Kültür Merkezi kurulmasına yönelik bir planlama yaptı. Öncelikle belirlediği isimlerle günümüz teknolojisini de kullanarak whatsapp üzerinden bir istişare grubu kurdu. Grupta oluşan fikirler çerçevesinde en kısa zamanda söz konusu merkezin kurulmasını amaçlıyordu. Lâkin kader planında kendisine biçilen ömür süresi, bunun gibi bir ucundan başlanmış, somutlaşmış ya da deli tayların koşuştuğu yürek iklimlerinin derinliklerinde kalmış nice hayallerini, hülyalarını tamamlamaya yetmedi. Yalova’daki evinde, kısa ömründe hep iyilikler ve güzelliklerle doldurarak taşıdığı kalbinin ritimlerine yenik düşerek gerçek ve ebedi aleme irtihal etti.
Şüphesiz Asım Gültekin hakkında söylenmiş/söylenecek daha çok söz vardır fakat bu kadarıyla iktifa ederek gerisini, merhuma dair çoğunluğu Dünyabizim.com yazarlarından oluşan ve kendisini çok daha yakından tanıyan dava/yol arkadaşlarının/dostlarının hüsn-ü şahadetlerini içeren sözlerinden kısa alıntılara bırakarak, bu bir güzel insanı kaybediş yönüyle tatsız yazıyı sonlandırma zaruretine tabi olalım.
“Asım Gültekin için Mehmet Akif Ersoy’un yüksek sesle söylediği, ol zamanın Asım’ıdır dersem sanıyorum ki haddi aşmış olmam. Modern zamanların, bütün dayatmalarını reddederek kendisini bir neslin yetişmesine adayan, gençler için kapı çalmaktan, onlar için istemekten, kendisinden vazgeçmekten gocunmayan, yılmayan bir adamdan bahsediyoruz…Tanıyanın “iyi ki”lerinin başında gelen, tanımayanın bugün pişmanlığını hissettiği bir adamdır Asım Gültekin. Çünkü O’nu tanıyanın hayatının eğri olan bir köşesi mutlaka düzelmiştir.” (Cüneyt POLAT, “8’nci güzel adam: Asım Gültekin” başlıklı yazısından)
“Güzel adamdı. Zor zamanlarda ağır yükler yüklenmiş, gerçek bir dava adamıydı.”(Fahrettin ALTUN, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı)
“Asım’ı tanıyan dostlar bilirler, son anlarına kadar yüreklendirmeye ve güzel işler yapmaya kışkırtan bir arkadaşımız, kardeşimizdi. Yıllardır tanırım…Edebi hafızamız için, son 30-40 yılın hafızası için sürekli bir şeyler keşfedip sürekli onlarla gençleri tanıştırmaya buluşturmaya çalışırdı.” (Ömer KARAOĞLU, sanatçı)
“Kendini, insanlığa faydalı işler yapmaya adamış, adeta bir vakıf insan olmuştu.” (Hakan AYKUT, Sanatçı)
“Aksiyon adamı olarak onunla boy ölçüşebilecek bir ikinci kişi tanımadım. Çok geniş bir tanış-biliş çevresinde bulunan herkesi en temel özellikleriyle tanıdığı için, kimi hangi alanda teşvik edeceğini bilir, bu hususta nokta vuruşu gerçekleştirdiği için sonuç almayı da bilirdi.” (Yusuf Turan GÜNAYDIN)
“Dava adamı, davasında gayreti ve sonuç alıncaya kadar azimle çalışan bir şahsiyetti. Dosttu. Arkadaştı. Omuzdaştı. Pek çok eser ve gönüllerde iz bıraktı. Dergicilik adına yaptığı çalışmalara şahsım ve Dünya Dergiler Birliği olarak şahidiz ve duacısı olacağız” (Metin UÇAR, Dünya Dergier Birliği Başkanı)
“Hep iyi işler yapmanın peşindeydin. İnsan kazanmanın, insan yetiştirmenin peşinde… Teknoloji çağında bir garip derviş” (Salih GEBEL)
“Tek kelimeyle “dava delisi”ydi. Klasik metinlere olan ilgisi onları genç nesle aktarma derdine dönüşmüştü. Son zamanlarda ölümü karşılayan bir hızla daha fazla koşturduğuna bizzat şahidim.” (Necdet SUBAŞI, Dünyabizim)
“Âsım için ne söylesek azdır. Dopdolu yaşadı. Kısa ömrüne sığdırdığı o kadar çok güzellik var ki adının hayırla anılması için hepsi de şahitlik edecektir ona. Biz Asım’ı severdik, inanıyoruz ki Rabbim’de severdi.” (Mustafa UÇURUM, Dünyabizim)
“Krizle deveranına son veren kalbinin imanla dolu, İslam ve ümmet sevincinin neşesini duyan ve duyuran bir kalp olduğuna şahitlik ederim.” (Kamil YEŞİL, Dünyabizim)
“Yeni yazarların yetişmesi, kaliteli dergilerin yayınlanması, verimli okuma gruplarının ortaya çıkması ve dilimizin en doğru şekilde kullanılması onun en çok değer verdiği hususlardı. Bulduğu her fırsatta gençlerin yetişmesi için bir şeyler yapmaya gayret ederdi.” (Erhan ERKEN, Dünyabizim)
“Onun muadili ya da ona denk bir başka isim hatırlamıyorum. Çünkü topyekun bir camia için çalışan bir adamdı. Donukluğu harekete geçirirdi. Büyüklerine, küçüklerine iş çıkarır, hikmet üretirdi…Çok yönlüydü Asım. Vefalıydı. İnsan ve kitap dostuydu. Camianın hizmetinde gocunmadan yürürken, ironik dili samimi tavrı ile gençlerle sağlam ilişkiler kurmuştu. İslama bir derviş bağlılığıyla sarılan değerli bir devrimciydi. Sevgi molekülüydü. Hikmet arısı diyordum kendisine. Ölünce arkamızda o kalacak diye düşünürken erken davrandı Asım.” (Ahmet MERCAN, Dünyabizim)
“Nerede 5 tane Müslüman genç görse onları bir araya getirip birlikte bir şey yapmaya çalışırdı. Gençlerin okumaları için nerde nasıl bir yöntem bulabiliriz diye kafa yoran, onları okuma grupları içinde yetiştirmeye çalışan ender bir insandı.” (Şakir KURTULMUŞ, Dünyabizim)
“Asım ağabey, Zarifoğlu’nun “bizden sonra gelecekler var, onların hamurunu bizler yoğuruyoruz” sözüne sımsıkı sarılmış bir hayat yaşadı. Şahidiz; Asım ağabey ardından gelen gençlerin hamurunu, İslam üzere yoğurmaktan asla geri durmadı.” (Metin EROL, Dünyabizim)
Güzel yaşadığına, ardında güzellikler ve bu kubbede hoş sedalar bırakarak hakiki aleme göç ettiğine şahitlik edenlerden ve Rabbine de güzel bir sonla yürüdüğüne hüsnü zan besleyenlerden olarak, merhuma Allah’tan rahmet, sevenlerine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Mekanın cennet, makamın Firdevs, komşun en güzel/en sevgili insan Hz. Muhammed Mustafa(SAV) olsun ASIM GÜLTEKİN.