*Oğuz KAYIRAN
*
gözlerime bakıyor, hala bir kuyu: çöl ve kendi!
küçücük parmaklar, hafıza ne, ve puslu bir oda
ses, nice ses ve bilinmeyen bir yer: sonrası yok
bozkır ne de güzel, hep verir bizde biz olanı!
Kırıkkale, nice geçtiğim yolumun güzergâhına
bıraktılar böyle bir, neden kalp ile göz, iç içine
şimdi her şey kör bir sessizlik: çürüyor bakış!
dokunulamayacak bir ten, yer hep yakın: uzak
köşeleri değil, suret ve saf bakışlara değil yeri
bırakıyorlar beni, bir oda!. yok nefes!. nereyiz:
bir evlat, şimdi niye bu kadar küçük: anlatılan!
nice anlatıcılar neyi, hala büyü içinde bulut ile
çürümüş ekmek, biraz önce kemik iliğimin içi
dışarıda, hep buraya bir misafir yokluğundaki!
“lütfen! lütfen!..”: köz üzerinde bir anne hep!
“ne!” yok, gördüğümüz: anlamak içimizdekini
solgun ve el içinde, yoksul, hep bir kadın ıssız
nasıl bırakır kendini gün yüzüne, çocuğu elsiz
bir anda, kimse hep yas ile kendi içinde bir kav
bulamıyor, ne yol içinde gölge, şimdi ölüm içi!
ayaklarındaki titreme: çürüme, istemedim, eey!
bana gösterecekler annem Emine’nin cesedini..
neden bilmiyorum, bakıyorlar, ki nerede-sizlik
sonra, dar bir yol, gider kıvrıla kıvrıla kendim!
nice!. şurada gölge, beni al!. ve sonra, ki ölüm
**
23 Ağustos 2019/Beylikdüzü