Unutulmuş bir bayırda yetişen beyaz yapraklı papatya senin için seviyor-sevmiyor falı, benim için masumiyet nişanı. Onu gölgesi içine alan dere kenarındaki uzun kavak benim
DENEME
SİLGİ
Elimde devasa boyutta bir silgi. Bir bir silmeye başladım evvelimi. Sildim ki evvelimin bir benzeri olmasın ahirim. Bir başka dünyaya açacağım yarın sabah gözlerimi.
İÇİMİZDEKİ SESSİZLİK
Günler birbirine karışıyor, saatler telaşla akıp giderken biz farkında olmadan yalnızlaşıyoruz. Kalabalıklar içinde yalnız kalmak, sessizliğe teslim olmak… İnsan, kendisiyle yüzleşmeye ne kadar cesaret
ZAMANIN ÇİZDİĞİ YOL
Şimdi sen gidiyorsun, boş bırakıyorsun üzerini karaladığın sırayı. Son zil de çaldı ve geride kaldı bütün bir yaşanmışlıklar. İlk telaşın, belki senin gibi gitmekte
MOR ŞEMSİYELİ ÇİÇEKLER
Kaçıyorum çocukluğumdan. Bilmem kaçıncı kaçışım bu. Evvela öldürmek gerek hevesimi. Yüzyıllarca bağladığım atlarım kayboldu. Yoksunuz. Mor şemsiyeli çiçekler ruhuma doluyor. Bense ruhumun kokusunu duyamıyorum.
YAŞASAK DA YAŞLANSAK
“Geldi geçti ömrüm benim Şol yel esip geçmiş gibi Hele bana şöyle gelir Şol göz yumup geçmiş gibi” Yunus Emre, hepimizin bildiği, bilmekten korktuğu,
DOSTA DOĞRU
Aç gönlünü ey dost, aç gönlünün kapılarını, füsunkâr ömrüme cemreler düşürmeye geldim. Aç gönlünü ey dost, ben gönlümü muhabbetle pişirmeye geldim. Erdikçe sohbetine ve
KARANFİL VE GÖZYAŞI
Parkta, duvar dibinde sahipsiz bir karanfildi. Benzi soluk, koparılmak, hırpalanmak, ezilmek üzere olan bir karanfil… Yoldan geçmekte olan bir bahçıvan onun yapraklarındaki derin çizgileri
RENKLERİ KARIŞTIRMAK
Dünyamız bizi şaşırtmayı pek bir seviyor, her gün yepyeni bir şeyi karşımıza çıkarıp bizi hayretler içerisinde bırakıyor. Öylesine inanılmaz durumlarla karşı karşıya geliyoruz ki
BİR DÜNYA MELEĞİ
Arada dağlar var. Çok şükür dağları aşan yollar var. Gönül hep yolda. Ya sılaya gidiyor ya sıladan dönüyor. Sıla demek, anne demek… Yurt orasıdır,










