bir saplantı var yüreğimde belli belirsiz şiir kadınım dedim sabah şeriflerim oldun ilk seninle açtım sayfamı seni açtım dizelerin gizeminde kaybolurken aşk gözlerimden geçtin
MANŞET
SOLAR GİDER
yurdun bir köşesindeki kanayan acının izleri onlar unuttu sazın telini dinlemediler telin nağmelerini zamanından önce başak vermiş gibi bakıyordu güneşin gözlerine birazdan çıkacaktı kurulan
İÇİMİZDEKİ SESSİZLİK
Günler birbirine karışıyor, saatler telaşla akıp giderken biz farkında olmadan yalnızlaşıyoruz. Kalabalıklar içinde yalnız kalmak, sessizliğe teslim olmak… İnsan, kendisiyle yüzleşmeye ne kadar cesaret
HİKÂYET
pay et seninle aramızdaki dünyayı sana göğün ve denizin maviliği suyun berraklığı, ağaçların yeşili bana bir bardak su ve devamı bitmeyen yemek çeşitleri tatlılar,
ÇOĞALIRIM AYNALARDA
her aynaya baktığımda başka bir ben belirir gölgeler geçer içimden bugün mesela Züleyha kadar kırgın bir ben vardı suyun dibine düşen bakışlarıyla kendi suretime
LEYLA
gecenin bütün cinleri kayboldu ay ışığında çünkü karanlık saçlarındandı leyla! bulut’un kıymetini sıcaktan yanana sor aşkından cinlenmişsem eğer sende gecenin serinliğine hasretimdendir
BOŞLUĞUN YANKISI
Gözlerin, okyanusun derinliğinde süzülen bir inci Güvertede titrer saçlarının fısıltılı rüzgârı her dalga nazikçe uğrar parmak izlerine Yakamoz yanar kıyısında Ay tüner yazgının kulağına,
SİTEM
gazze’de bir çocuğum ben daha yaşının yedisinde ve adı sanı duyulmamış. annelerininiz öpücükle uyandırır sizi benimse yüzümde durur bomba izi nasıl bir dünya düşlediğim
BİR EYLÜL İNTİZARIDIR
Sen sevdin sen yandın, sen ayrıldın, sen kırdın. Firkatin müsebbibi, “eylül” diye haykırdın. Kalem kırıldı bana, meğer suçum hazanmış. Söyle âdem bu aşkı hangi
SEVDA GİRDABI
Gönül tandırımda bir duman tüter, Irmaklar dökülse söner mi bilmem? Bu hicran acısı ölümden beter, Zaman ilacıyla diner mi bilmem? * Mihrican yel vurdu










