DESTAN-I MARAŞEYN

                                                                (Şehirler de âşık olur bazen…)

1:

şimdi bağırsam ya maraş’ın dağlarına doğru!

bağırsak ya;

el ele, diz dize, göz göze…

gözek gözek olmuşken yaralarımız.

birden fazla filiz verse ekinler

mevsimler arası…

ah maraş…

kapalı maraş, açık maraş, kahramanmaraş…

sen uyanma

ben uyanmayım da

kim uyansın yarınlara?

bile isteye yoldum saçımı başımı.

bilseler ya küfrettiğimi o krala

başımı bularlar zifte, katrana!..

sade benimkiler mi?

tüm insanlığın

                       yalınayak ayakları

görmüyor musun?

biliyorum.

ölsem de kalsam da

doğar ve batar güneş.

dalgalanır akıyla, karasıyla deniz.

ve geçer vakit…

düşünüyorum da

güzlere aldandım sanırım.

güzellere aldanmadığım kadar!

şuurundayım bilinçaltımın.

şuurundayım göğün ve ayın.

ben de öleceğim elbet, ben de!

hey kara bahtlı maraş

merak etme.

şimdi seni yedi kere tavaf etsin kuşlar.

sarmalansın yaran, sızın; ne varsa.

alnına kurban kanı bulaştırdığın bir demde

moloz yığınlarınla

selam dur arşa!

2:

bu dünya adama

ağzının tadıyla

ölmeyi bile çok görür ya

sorma!

yaz, yaz, yaz

nereye kadar!

nerede yankı bulur bu ızdıraplar?

belli ki her birimiz

layık olduğumuz insanlara gebeyiz.

belli ki hiç birimiz

kendi isteğimizle büyümedik.

bence hiç birimiz…

haydi, bre köpek dişli adamlar

şimdi ilk defa birlik olun.

sonra bir koro halinde bağırın;

” hey bakın, bakın

bu günahkâr,

kurdu eksiltili cümleler

ve kırdı putlarımızı birden bire

bizler için, bizden habersiz!”

haydi, haydi durmayın.

uyumayın.

işe koyulun!

hem birbirinizin

hem de birimizin mezarını oyun.

zaten ne de olsa bu bir oyun.

ha insan olamamışsın

ha kalmışsın koyun.

3:

konuşmak istiyorum.

konuşmak ve anlatmak!

hayat ihmale gelmez biliyorum!

hayat gelmez ertelemeye.

koynuna yar eli değmemiş

                           yiğitler vardır henüz.

sevdanın adı koyulduğu güz

fikir, acı ve dava uğruna

bir hamle yapma zamanı.

biliyorum, biliyorum…

yeni gulyabaniler çöküyor üstüne

memleketimin!..

bir isimde bir olur şehirler.

haklıya hakkını vermek gerek

biliyorum!

biliyorum da

“böyle gelmiş böyle gider.”

demekle meşgul büyüklerim.

ne edelim?

ey vebalı gönüller taşıyan halkım.

ben ki; düşlerimde dahi aldatıldım!

ama itiraf et.

biz kırıldık da sen kırılmadın mı?

bak cümlemizin ciğerleri kan revan!

işitsin gayrı kulaklarım bir davudî ses.

susma, konuş ey dörtnala giden at!

” essâkitü anil hakkı şeytan-ül ahres. “

demedi mi fahr-i kâinat?

4:

tepelerde bir yerde, tepetaklak bir ağaç.

yalnız ve heybetli…

heybetinden toprak ha çatladı, ha çatlayacak .

damar damar, şerha şerha…

o tepe ki bağrında

yüzgecinden kırılmış balıklar saklar.

o tepe ki sanki okçular tepesi.

ah bu hançeri göklerin,

ah şu kaması mazimin;

ya sırtıma girecek, ya derimi yüzecek.

erimek isteyen bir şehrin

bedduası ne ise

onu ediyorum şöyle, böyle…

neymiş efendim

bu sokaklar kurtarılacakmış.

bu sokaklar ayyuka çıkacakmış.

bu sokaklar arındırılacakmış.

dinden, benden, senden ve aşktan!

oysa ben nice uçaklar okurum

nice takalar, tanklar, nice vapurlar.

bağrında süngü taşır da

ne vazgeçer rotasından

ne bir bekleyen çıkar arkasından.

galiba ıssız bir adaya terk edilmiş

idamlık mahkûmlarıyız biz

o çok sevdiğimiz köyümüzün.

vatanın çilesini katık eden ağabeylerimiz

ve köşesi yakılmış mektuplarımız var ya,

bakma!

ne de olsa sana dokunmayınca işin ucu

beş para etmez tedbir denen hile.

keyfi gelince kurt postuna bürünür

yılan da tilki de ağa da bey de…

5:

zırhımı kuşandım.

benim zırhım ki mısradan ve imandandır.

yerim bayır, bucak.

ülkem öksüz kucak.

yanmış mezar, sönmüş ocak.

sene 1800, sene 1900, sene 2000…

harp, bomba, çelik, çomak…

zaman öyle bir zaman ki

âdemoğlu kendi yaşında boğulacak.

ama biliyorum.

hatta iman ediyorum.

var her şeyin bir vakti.

vaktin maliki ise Allah.

harp gördün.

işgal gördün.

isyan gördün.

ihtilâl gördün.

ihanet gördün.

idam gördün.

zelzele gördün a gözüm…

mevzu;

ince ve derin.

bir sağdan, bir soldan!..

kara göründü, belde düştü.

lakin korkma.

pakdil kadar ben de şahidim;

eşhedü!..

6:

neden sonra

çıkageldi karga dilli bir ecnebi

girdi aramıza

komşuyduk, dosttuk, hısımdık ya…

hep aynı hikâye, hep aynı palavra.

ey maraş…

sen hiç ağladın mı kendin için?

ben ağladım!

hokkam doldu yaşlarımla.

bilmem ki neden bu çağda doğdum?

neydi azığım?

hangi günaha hisse koydum?

ne aradım ne buldum?

bir şamar aşk edildi hakikatin yüzüne!

bir şamar

namusun ve şerefin üstüne.

radyoda tanıdık bir ses;

” bu kadar yürekten çağırma beni.

bir gece ansızın gelebilirim.”

ve o an geldi, çattı.

sabrımız milli bir nizamın

                              gölgesinden taştı.

savruk bir bulut deliğidir bizi kavuran.

uludaz’dan beşparmak ‘a kadar…

sonra başka bir türkü çalar;

” uyan ali uyan, uyanmaz oldun.”

ah ali, canım ali, uyan ali.

bak parça parça ali kayası şimdi.

hatırla o şehadet günlerini ki;

ölüm herkese kucak germişti.

avaz avaz bağırmak istiyorum!

seni bağırmak istiyorum kurtlara ve kuşlara.

sende çağıldayan bir şey var.

meczolunmuş bir şey.

ikiler birden çıkmaz mı zaten?

değil mi ki şehirler de âşık olur bazen.

7:

ben, hor bir davaya büründüm maraş!

önümde belirsiz bir tarik

ardımda herc û merc olmuş bir yuva.

yetişir;

taş, kemik, sopa, bayrak, sevda…

yahut elinde ne varsa

topla da gel kardeşim.

atalım omuz omuza

zulmün kibir zırhına bürünmüş tanklarına!

*

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Pendik Escort Bayan Maltepe Escort Bayan Kartal Escort Bayan Kadıköy Escort Bayan Ataşehir Escort Bayan Ümraniye Escort Bayan Anadolu Yakası Escort Bayan Şişli Escort Bayan Mecidiyeköy Escort Bayan Taksim Escort Bayan Beşiktaş Escort Bayan Ataköy Escort Bayan Bakırköy Escort Bayan Bahçeşehir Escort Bayan Avcılar Escort Bayan Beylikdüzü Escort Bayan Şirinevler Escort Bayan İstanbul Escort Bayan Avrupa Yakası Escort Bayan
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram