
ebediyet yurduna adım adım yürüdüm,
nefis denen kaçkını peşim sıra sürüdüm.
–
istikamet aşikar niyetim Hak rızası,
amelim tartılacak defterim açılacak.
her fiilin rengine kıyafet biçilecek,
telafisi ne mümkün vukuatın kazası.
–
ne hızlı geçti yıllar ne çabuk bitti ömür!
merdiven basamağı çıka çıka tükendi.
ben hayata dalmışken sahte gerçeği yendi,
seneler geçmez sandım nihayet geldi emir.
–
geriye dönüp baktım ne de çok pişmanlık var,
altında ezildiğim günler sırtımda şelek.
kalbim eyvah dedikçe umursamadı felek,
koskoca memlekette olamadım bahtiyar.
–
ne hayallerim vardı rengarenk düş ülkesi,
her mevsimi sıcacık her mekanı huzurlu.
sevgi dolu ten evi bilsen ne çok gururlu,
asude bir iklim ki kucaklıyor herkesi.
–
şimdi hüzün diyarı ayağımı bastığım,
üstünde yürüdüğüm, neşeye gark olduğum.
her sevincin sonunda nedameti bulduğum,
üç direk darağacı gençliğimi astığım.
–
hesap kitap boşuna, nasıl olsa tutmuyor.
kapadım sayfaları, yoruldum saya saya.
en büyük sermayeyi yatırdım boş arsaya,
gönül ki mahir tacir üçkâğıdı yutmuyor.
–
iki göz iki çeşme beyhude geçen hayat,
ne anladım sormayın saçım başım bembeyaz.
seher secdesinde ben sahipsiz garip iyaz,
günden düşen her vakit elvedaya beyanat.
–
gidenleri dönmüyor, kalanlarda hep hüzün…
uçuruma ramak var tedirgin uçta kalan.
kıymete değiyor mu elde avuçta kalan,
ihlal edilmiş sınır akıbet desen hazin.
–
şimdi gitme zamanı, kapanıyor perdeler.
söndürün ışıkları, uğraşmayın boşuna.
hasret duyulmaz artık toprağına taşına,
özlenen bütün canlar ebedi bir yerdeler.
*
FAİK KUMRU
