– YAVUZ DİNÇ
*
bu şehir
tedirgin veürkekti
dallarda ötüşen kuşlar gibi
sokaklarında kaynaşan çocuklar
baş kahramanı olurdu ardışık hikayelerin
içinde sevinçlerin hüzünlerin ve acıların olduğu hikayelerin
oysa çocukların hayallerinden kovulacaktı bu şehir
ne yaşamlar sönerdi ne sevdalar sürülürdü
bütün hikayeleri ve bu şehri geride bırakıp
yollarına revan olmuş kadınları vardı bebeleriyle
yürürlerdi gelebilmekle gelmemek arası yerlere
çaresiz çıkacaklardı o yolculuğa gözyaşları eşliğinde
giden yalnız onlar değildi yollarda
bu şehrin yaşayan ruhuydu yollara düşen
gökten vakitsiz ölümler yağardı
çığlık çığlığa kaçışan insanlar şaşkındılar
bütün evler bütün sokaklar ve bütün kent
yıkılmış molozlar arasında kalan çocuklar
bu şehre küsmüştü çocuklar şimdi
oysa yokuşlarında ve inişlerinde oynarlardı sokakların
içlerinde gitmek ve kalmak paradoksu
ama şimdi meçhul yollarda çocukluğa yürürlerdi
olmuşlardı yolların cıvıl cıvıl kuş sesleri
geride çocuksuz anasız ve ruhsuz kalmış bir şehir
bu şehir
tedirgin ve ürkekti
bir uçurumun kenarından sarkar gibi
içinde varolan uğultulu bir sessizlik
sinmiş toprak ve insan kokusu caddelerine
dalmış derin bir uykuya yıllarca
yollarında kar bulut mavisi yolculuk var her an
taşırdı yola düşenler gönüllerden düşen kuş ölülerini
sesinde bölünmüş hatıraların ızdırabıyla kefenlenmiş
acıyla yürünür bu kenttin ıssız yollarında
şimdi bu şehri diriltmenin özlemi vardı içinde çocukların
her bir köşesinden anıların sessizliğini haykırmak vardı içlerinde
yine kaldı bu kent kendisiyle baş başa
kırık aynalarında eksildikçe düşleri
yalnızlığın parmak izlerini bırakırdı geçtiği yollara
söyle şimdi çocuklar bu kente uğrayacak mıydı
sahi çocuklar yaşar mıydı bu kentin serüvenlerinde