– FİLİZ KALKIŞIM ÇOLAK
*
kavislerinde rüzgar yüklü kanatlara
lodoslar estirdiğimiz
kumral hicazkârları soyup minörlerinden
kemankeş resitallerde
portelerine asılı kaldığımız
sevdamız yüreğimiz
ah Müjgân
hep on tondu mahallinde şafaklarımın
kalk kızım dereler kanyak çekmiş
sek bir düet kıvranıyor akıntısında kemiğin
çorabı yırtık çimdiklerde araklanıyor gençlik
ruju emilmiş sevişlere karışıyor
yerlere saçılan şen tombullarda
şakrak kahkahalara kasılıyor
namus ilk kıvılcımındaymış
karanlık tarafların
kalk anemonların tersinden
günü kovalım
yok yok en iyisi mi gel
ölümün ensesine dört mevsimi üfleyelim
düşsün aşk
güpegündüz köklerimizde dirilsin
kenevirli uçları nice eylüllerin
zakkum çekmişiz
kenevir çiğnemiş
bozlaklara ot sarmışız
kıraç topraklardan nemrut’u dilenmişiz
sevmişiz kızım fena sevmiş
mavi entarisi vardı bir zamanlar göğün
obruğumuza sıyrılıp safranlarımızda şenlenen
yeşil nağmeli kuşlarımız
biz aşkı onlardan aldık
zeus’un baldırlarından
tazeydik on yedilik körpe
kırılan omurgasında hayatı
yakamozların iliklerinden
diyaframlarımızda aşkı çığırttık
iyotlar uçuş uçuş fıskiyesindeyken şakayıkların
ölüme kucak açtık
mai ve siyah
kollarımızda sara nöbetlerine tutulurken
mesnevi’de tövbemizi bozduk
oysa bütün aforizmalar
ikindi sonrası doğar
tanyeli üfler bakışlarını parçalar gelinciklerin
ey gelmiş geçmiş tüm zamanlarına varlığımın
kader biçen
dünümü bugünümü yarınımı
berzahın suretine okuyan
çıkmayan canı beyaz çığlıklarında bekleten
ah mide zafiyeti
kızılcık bulantısı
kordonu kopmuş virtüöz sancısı
ah boşluğu yosma sanrıların
meşru dölü yokluğunun
yırtık bir jeenden
iliştir kemeri Müjgân
“bağımsızlık mücadelemizin gelmişine geçmişine”
acemi bir kontes fırlıyor
bırak yakutlar yerinde kalsın
uyan bebeği emzir
baküs’ün kadehine gözlerimizi akıtmışız
kopsun perdesi kırılsın kılçığında yaz
dinsin ağrılarıma sonbaharı
sahi ne yazar kızıl papaz
bak kuytularında gurubun
fa majörlere çekildi ay
haydi! Müjgân
sızlayacak göğsümüze az şarap var