*FİLİZ KALKIŞIM ÇOLAK
*
ey benim ölümle kucak kucağa Mehmetlerim
bir avuç toprak uğrunda
Dağlıca’da Hakkari’de Tunceli’de
dört bir yanında yurdun
yıldızlara yükselen yiğitlerim
ah semalarımdaki mahşeri makber
sızısı arşın kan zınaklıyor
bakışlarıma yarılmış göğsü şafaklarımın
ah oğul ah kınası yüreğimde
avuçlarımdaki kaybım
aşım ekmeğim yoksulluğum umutlarımda
koklayamadığım doyamadığım kanasıya
doyumsuzluğum açlığım ahh oğulcuğum
her yer karanlık her yerde hain pusu
şimdi şafak türkülerinde
hırıltı tutan çırpınışı serçelerin
sancılarıma sancı doğuruyor
şurada kollarıma yürüdüğün ağzı açık kalan gün
ah benim yetim düşüm
sığınağım toyluğum umudum aşım
kuru ekmeğim tüten ocağım
yağmur akıtırdı çatımızdan
ıslanırdık titreyen kimsesizliğimizde
kucağımda o kara kara
gözlerinle bakarken düşlerime
kırlarda top koşturmanın
rüyalarına dalar giderdin
dizlerimde suskunluğu ninnilerinin
avuçlarımdan silinen izleri parmaklarının
buz keserdi ellerin
kıyamaz ısıttıkça
nefesimde moraran parmaklarından
gelincikler saçılırdı gönlüme
çiçek bahçesine dönerdi otağım
ışığından menevişlerinin
güneş doğardı buhranlarıma
boynuma dolanan minik kolların
kara lastikli ayacıkların
feryat feryat figan Yarabbi
söyle annene oğulcuğum
hangi dağdan çığlıklarıma dikiliyor
aşıma gülüşünden kan doğranıyor
sarı perçemlim yağızım
poyrazım Karadeniz’de
uykularım yamalı bölük pörçük
o peltek dilinde yarım kalan sözlerin
yerlere saçılan dokularımda yırtılıyor
ah oğlum bakıp bakıp
iç geçirdiğin büyük vitrindeki o ayakkabılar
giydiremediğim haki parka
ciğerlerimde limeleniyor
boğazıma dolanan bağları postallarının
koynumda üşürsün diye sakladığım künyen
yakamoz gelinin iki büklüm halleri
sus pus iniltileri saçağımda yağmurun
körpeciğime yakıştıramadığım kara yazma
bahar dallarında vurulmuş kanatları güvercinlerin
ebabilim kır çiçeğim mavi göklerimde
ağlarım a oğul ağlarım
getirdikçe seni bana dönmediğin yollar
lakin sen dik tut o hüdalı başını
bak müjdesidir kutlu peygamberin
‘‘Allah yolunda öldürülenlere, sakın ölüler demeyin.”
bilakis onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız.’’
şehitlik makamı en yücesi
hak yolunda mertebelerin
o makam ki
uğruna döküldüğü topraklara
ölümsüz neferler diktiren
bilirim a oğul bilirimde
ben anayım anayım ağlarım dik tut
düşmesin o güzel başın
omuzlarına segâhlarımın
bırak düşecekse üzerime düşsün sabalar
devrilsin secdeli alınlara kubbeler
ak sütüm yiğidim
geldikçe çorapsız ayacıkların aklıma
azıksız okul çantan
dirilirim vatanım dirilirim kefensiz yollarına
şahadete kanarım doyasıya
ey umumi temsiliye azaları
dileğimdir son arzum
yavrumun boş gelen tabutuna koyun beni
evladımın parçalarını getirin
anayım ben Türk’e er doğuran ana
toprağa düştüm yanarım hakkımdır dileğim
bin dirilip gölgesinde bayrağımın
canını almak hainlerin
beni aslanımın yanına gömün
‘‘Eşhedü en lâ ilâhe illallâh
ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh’’
dün bugün yarın sonsuza değin
Türkiye Cumhuriyeti andından