– YAVUZ DİNÇ
*
I.
bir kuraklık ki şu gönlümü yakan
yok olacak kadar kavrulmuş bir suyum
iki gözümde birikmiş damlalar
önce yağmurun sesi duyulur
sonra ıslanırken kuşlar ve ağaçlar
damlayı arzular çorak toprağım
her buluşmada ayrı bir seda
ayrı bir ahenk yalnızlığa kapı aralar
ince ince yağan yağmur
ve ardından hüzün hatırların depreştirdiği
öksüz anılar çıkar derinlerden
hüzünle ısınarak
bir yanım ateş
bir yanım su
önümde uzunca bir yol
önce ben olurum sırılsıklam
yağmurla beraber kol kola
sonra hatıralar ıslanmış
hüznün gözyaşlarıyla
damlar yüreğime ılık bir sızı
yağmurun altında
sessizliğime karışıp giden
çocuksu şarkımız
varsın rüzgârlar gezinsin tenimde
ve yağmurusul usul toprağın bağrına sinsin
hüznün kokusuyla
II.
ey bizi takvimlerde
cüda bırakan zaman
değmeyin bana
gözlerim yağmur yüklenmiş
bulutlar gezinir derinliklerinde
sevdalar ve yolları ıslatır
çağırır revâzin seslenir yağmur
damla damla düşer toprağa cemre misali
yükünü yükler gecenin hırkasına
ab-ı zen gibi durgun ve sessiz
eser bir samyelinin esintisinde
bir ömür boyu
katre-i bârân altında kalan günlerden
fısıldayarak kulağına başlatsam zamanı
son yaz derlenmiş
sönmüş son ateş
hüznün her bir köşesinde
o keskin güz çizgileri
ve benim abraş günlerim
bir yanı ışık, bir yanı gölge
ölümle örselenmiş sevgi
yağıyor bu sabah sanki içimde