Herkesin sayısız özellikleri vardır. Ben ve benim gibi yarım akıllı yaftası yiyenlerin özelliği de “yüksek seviyede duyarlılık” olsa gerek. Yüksek seviyede duyarlılığın beraberinde getirdiği bir de bonus var: İyi gözlem yapabilme yeteneği. Elimde değil, kendimi bildim bileli gözlem yapmadan yaşayamıyorum. Bu durum bazen iyi sonuçlar doğurabildiği gibi bazen de kötü sonuçlara sürükleyebiliyor benim gibi olanları.
Sosyal hayatımızda birçok şey net bir şekilde görünür, görünmeyenlerini de içimizde saklanmak zorunda kalırız. Akılsal güdü ile kendini oldukça aşağıya çekerek muhatabının gizli veya açık egosunun okşanmasına izin verir insan. Fazla detaya lüzum yok. Gözlem ve yüksek seviyede duyarlılıkla çok net şekilde gördüğüm önemli tespitlerimi görmek istemeyenlerin ve göremeyenlerin nazarına getirmek isterim.
İnanç, inanmak, iman noktasında; gerçekten inanan insanların ne yapacaklarının, ne yapamayacaklarının – son yıllarda bütünsel ve olumlu bir veriye rastlamamış olmama rağmen – kendimce tespitleridir.
İnanan insan, kelimelerini ve ses tonunu kontrol ederek konuşur. Belagatte buna üslup diyoruz. İnanan insan; açık aramaz, küçük hataları görmezden gelir. Buna iyi insan olmanın erdem ilkesi diyebiliriz. İnanan insan; yerinde teşekkür eder, yerinde özür diler, tebrik ve takdir etmeyi bilir. Anbean idare sanatı güdüsünü dengede tutar. Bu da insanlığın iyi hasleti olsa gerek. İnanan insan; fiziksel kusurlarda, kılık – kıyafet gibi konularda açık aramaz. Böyle evrensel meziyete kim itiraz edebilir. İnanan insan; kimseyi düşman olarak görmez ve öfkesine de kimseyi ortak etmez. Ne mutlu ona. İnanan insan, kendini işine adamış çalışanları manipüle ederek onların ekmeğiyle oynamaz. İnanan insan; yetenek ve başarı karşısında gereksiz bahaneleri kullanarak düşmanlık beslemez. İnanan insan; duygudaşlık içindedir ve kendisine yapılmasını istemediği şeyi başkalarına asla yapmaz. İnanan insan, nezâket karşısında nankörlük içeren kaba davranışlarıyla yansıtma eyleminde de bulunmaz. İnanan insan, teatral rolünü ortama oynamaz. İnanan insan; gerçek vicdan ile çıkar üzerine kurulan sözde merhametin ayrımını iyi yapar. İnanan insan, paylaşmaya odaklıdır ve fedakârdır. Bilerek ayrım yapmaz. İnanan insan; kargaşa meraklılarını beslemek adına, kimseye zararı olmayan insanları dışlamaz, mağduru ekarte etmek için ameliyat masasına yatırmaz, mağduriyet yaşatmaz. En önemlisi de kim veya ne olursa olsun savunmasız canlılara şiddet uygulamaz. İnsandan bitki ve hayvanlara kadar tüm canlıları düşünür inanan insan.
İnanmayan insanlar, açıkgöz olduğunu zanneden, her şeyi kendine yontan ve kendi çıkarları için her şeyi mübah gören; kendi dışındaki insanları bön ve ebleh sanan kişilerdir. İşte bu, herkesin gözünden kaçabilir ama gözlem gücü iyi, duyarlılığı yüksek insanların gözünden asla kaçmaz. Hakikatte bön ve ebleh kimdir? Takdir sizin…
–
AYFER YILDIZ