
*
bir tren düdüğü çalıyor şimdi
uzaklarda bir yerde.
benim içimden de dumanlar kalkıyor
ne olduğunu bilmediğim
eski bir sandıktan çıkmış gibi
karanfil kokulu mektuplar belki.
şehirler büyüdü, yutuyor hepimizi
eski taşra hikâyeleri
hâlâ dokunuyor içime.
kahvelerde, cami avlularında,
yağmur sonrası toprak kokan sokaklarda
geçip gidiyor zaman.
hayat böyle işte
bir telaş bırakmıyor peşimizi
bir akşamüstü, güneş batarken
uzaktan bir karanfil rengi düşüyor şehre
kimsenin görmediği.
deniz kenarında bir çayı yudumlarken
sesler dağılıyor göğe.
yalnızlık çok şiirsel duruyor
kavuşmak bir masal sanki.
belki de hayat bu kadar basit
bir tren düdüğü, bir çocuk sesi
karanfil kokulu bir hatıra
bitmeyen bir yarış
kendimizi bulmaya çalışırken
kaybolduğumuz eski şarkılar.
*
GÜNDÜZ KAYALI
