
“Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir
Şol göz yumup geçmiş gibi”
Yunus Emre, hepimizin bildiği, bilmekten korktuğu, korkmaktan söyleyemediği bir gerçeği kolayca sığdırıvermiş bu dizelere. Zaman geçiyor, bu geçişin her anında her birimize bir hatıra bırakıyor. Geriye dönüp baktığımızda gördüğümüz kendi manzaramız, bizi mutlu ediyorsa bu geçişten hayıflanmanın gereği yok. Ancak beyaz sayfamıza attığımız çiziklere bakacak yüzümüz yoksa yüzümüzdeki çizgilerden, saçımızdaki aklardan arlanmaya başlayabiliriz.
Gençlik, şiir zamanıdır ve yaşlılık felsefeye daha eğimlidir. Gençlik, coşkun akan bir nehirdir, yaşlılık durgun bir deniz. Gençlik duyguya, yaşlılık düşünmeye meyillidir. Lirizm yüklü bulutlar, yaşlılık nemiyle dolmaya başladığında yeryüzüne ağıt damlaları düşmeye başlar. Ruhumuzun ve fikrimizin melodisi nihaventten hüzzama doğru yol almaya başladığında hayat merdiveninin yarısını tırmanmış bir adamın resmini çizebilirsin Abidin…
“İhtiyarlık gelmeden gençliğin, hastalıktan önce sağlığın, meşguliyetten önce boş vaktin, fakirlikten önce zenginliğin, ölmeden önce hayatın kıymetini bilin” kutlu sözü, bize bir hayat reçetesi sunuyor. Kaçınılmaz olana doğru hızla giderken ömür yıllığımıza kaç sayfa açacağımızı bilememenin çaresizliği, yaşadığımız her anı faydalı işlerle değerlendirmenin gereğini fısıldıyor bize. “Korkulması gereken yaşlanmak mı yaşlanırken kirlenmek mi?” sorusunun cevabını hepimiz doğru biliyoruz. Evet, evet haklıyız, yanılmıyoruz. Bildiğimiz doğru hayatı yaşamak da yine bizim tercih listemizde yazıyor. Ona göre davranalım, huzur içinde yaşlanalım.
Yaşlılar, hayat merdiveninin en üst basamaklarından bakar hayata. Onların baktığı yerden manzara daha berrak ve güzel görünür. Alt basamakta yer alanlar, üsttekilerin ne gördüğünü öğrenip ona göre bir hayat planı yaparsa yollarına çıkacak engel ve tehlikeler için ön almış olurlar. “ Ak saçlı” tabiri bir renk tespiti değil, bir deneyim teşhisidir. Oğuz Kağan destanındaki Oğuz’un akıl hocalarından Uluğ Türk, Manas destanında Bekay, Bilge Kağan’ın yol başçısı Tonyukuk, milli hikâyelerimizin ana karakteri Dedem Korkut, Osman Gazi’nin ruh önderi Şeyh Edebali, Fatih Sultan Mehmet’in hocalarından Akşemsettin; kültür tarihimizde bir bilene danışmanın önemini, dahası bu bilenin bir ak saçlı olduğu ve saçlarını da değirmende ağartmadığını söylemez mi bize? O halde yaşlanmaktan korkmak niye?
- Hayat, bitimi bilinmeyen bir okyanus mudur Olriç?..
- Öyledir, efendimiz öyledir de okyanusa düşmüş bir kütük ile rotası belli, pusulası düzgün bir gemi arasında fark vardır.
- Yine taşı gediğine koydun Olriç.
- Teveccüh buyurdunuz efendimiz!..
*
Ömer Faruk CEBE
