
seni böyle yazmak istememiştim ben gazzeli çocuk
seni tanımadan önce
parkların ölüm şehri olduğunu akletmemiştim
akletmemiştim henüz ölecek kadar büyük olduğunuzu
yüzümdeki tebessüme anlam veremeyecek kadar şaşkınım
parmaklarım elimdeki simide yabancı
kaşığım çayıma…
mutluluk kimlerin kollarında geziyor şimdi
sevinç, hangi kentlerin yağmuru oldu
sadece satır aralarında takılı kaldı gücümüz
ant olsun ki;
şehirlerinizde tekerleriniz özgürce dönmediğinde
ve ellerinizdeki kirlere sevimli bakmadığınız sürece
içimizdeki gece kavuşamayacak hiçbir sabaha
ve yine ant olsun ki;
siz gülmediğiniz sürece gülmeyecek yüzümüzün çocuk yanları
seni böyle tarif etmek istememiştim ben gazzeli çocuk
taşların seni ne kadar büyüttüğünü anlatmak istememiştim
kendinden büyük yüreğin vardı senin
bunu bilmemeliydin
bunu kendin bile bilmemeliydin
saçlarını karışmış çocukluğunla
her mevsim sen yeniden doğmalıydın
ve sabah şımarık bir çocuk tadında
gelmeliydi pencereden odanıza
seni böyle bilmemeliydim gazzeli çocuk
yaşamın ölümden farklı olduğunu
anlatmalıydım sana, anlatmalıydı sana şairler dönemeçli şiirlerle
ama senin yaşayacak kadar vaktin olmuyormuş
oysa rachel’de bahsetmek isterdim sana
hani vardı ya kimse yok iken ben varım diyebilen kadını
yüreği bir erkekten daha güçlü olan
rachel’i anlatmak isterdim sana
şimdi kelimelerim onu anlatamayacak kadar cılız,
kalbim susuz sahra
ve bizler buğuz edecek kadar aciziz aslında
maalesef kara gözlerinizde ölüm uykuları büyüyor
ölüm yaşlanıyor artık coğrafyanızda
ve esmer teninizde babadan kalma korkular…
senin o güzel sesini duymadan ölmemeliydi kuşlar
ey gazzeli çocuk;
kuşlar konmalıydı oysa hep omuzlarına
üzerindeki cennet kokunu farketmiş olmalıydı çiçekler
sesinde çoğalan o özgürlük şarkıları
söylenmeliydi hep seninle beraber
söylenmeliydi ölmüş çocukların ruhlarıyla
selam olsun cennette yer edinmiş esmer bakışlı çocuklara
selam olsun bize uzaktan el sallayanlara
“ant olsun ki;
şehirlerinizde tekerleriniz özgürce dönmediğinde
ve ellerinizdeki kirlere sevimli bakmadığınız sürece
içimizdeki gece kavuşamayacak hiçbir sabaha
ve yine ant olsun ki;
siz gülmediğiniz sürece gülmeyecek yüzümüzün çocuk yanları…”
*
İbrahim Birgül
