
Gönül tandırımda bir duman tüter,
Irmaklar dökülse söner mi bilmem?
Bu hicran acısı ölümden beter,
Zaman ilacıyla diner mi bilmem?
*
Mihrican yel vurdu yeşil bağları,
Rüzgâr gibi geçti gençlik çağları,
Sevda girdabında kader ağları;
Örmeden yavuklum döner mi bilmem?
*
Hasretin adını siyah koydum ben,
Kışlada er gibi şafak saydım ben,
Yeter bunca sene derde doydum ben;
Şu bahtın yıldızı yanar mı bilmem?
*
Dünya keder evi, bilirim sürgün.
Gerçek aşka düşen yer imiş vurgun.
Acep yâr da beni senede bir gün
Bir lahza da olsa anar mı bilmem?
*
Yürek yârdan ayrı taşmış efkârı,
Söyler hüzzam kokan tüm şarkıları,
Yığılsa üstüme Şar Dağ’ın karı;
Sevdam buz tutup da donar mı bilmem?
*
Bülbül gönül vermiş nazenin güle,
Umar ki al gülü duyup da gele.
Gül garip bülbülü düşürüp dile
Aşkın ateşiyle sınar mı bilmem?
*
Yâre name yazıp yolladım diye,
Göz incilerimle pulladım diye,
Sevdamı dilime doladım diye;
El âlem yuh çekip kınar mı bilmem?
*
Melek-ül Mevt gelip kapım çalınca
Bir sebeple emanetin alınca
Dört omuz üstünde mevta olunca
O taş kalbin biraz kanar mı bilmem?
*
– YAKUP GÜMÜŞ
