
kırlangıçları sıyırdım çığlıklarından
kapkara bir leke açıyor avuç içlerim
teybe aynı ağrıları koymuşum günlerdir
kimseler için bir şey ifade etmeyene bastırıyorum ekmeğimi
uyuşmuşum özü kanlı fanatik taraftarlar misali
görmemem için killi topraklar atmışlar gözlerime
yunus gibi hafiflemişim / semazenlerce mevlana
omuzlarımda kuş tüyü heybeler muştusu
ilk kelimesini unuttuğum nihavendin bestesini çiziyor dilim
kime anlatsam rutubetli duvar tesellileri
daha önce de silmişlerdi numaramı telefon rehberlerinden
şimdi öğrendim nereye ulaşır başparmağa batan kıymık
yağmura tutulmuş saçlarım göğsünde kurur ancak
çiçekçilerde kuyruk görmedim çünkü / bankamatikler utansın
konuşmam kifayetsizmiş biliyorsun susmam sonuçsuz
adımdaki ünlü harfleri kalpsizlere bağışlıyorum
ufkumdan geçen bulut katarlarında yıkarım diye
kendime birkaç fiske dize tozu serptim giderayak
elliyi dalyaladı ad günüm dağımdaki karlara yaslanıp
ve yağmur öptü penceremde camları tıp tıp tıp.
*
– SUAT SÜREYYA
