– FİLİZ KALKIŞIM ÇOLAK
*
uçlarında fosforlu mercan afrodizyağı türeyişte
teninde dudağı begonvillerin
parmak uçlarında çıldırmış gelincik cilası
öylesi bir tat damlıyor ki
ta derinliklerine denizin sarhoş çığlıklar
yükseliyor vaveylaların uçuşan eteklerine
sığlardan süzülmüş
kemal geliyor motoruyla
selam vermese olmaz
mavi bedenine kök salmış
nazlı kızının
alaca tutmuş elmalı yanaklarına
utancı bir başka döndürüyor başını
sabah lüfer avından dönen esmer balıkçının
bu kızı almalı
almalı ah pembe tomurcuklar çıkan göğsüne
başını dayamalı
tüttürüyor sigarasını
heyhat!
kanatlanmış yavru bir martının
uçma telaşında çırpınışlar
serin suların yüzgeç çeken nemli soluğundan
bir şarkı mırıldanıyor
çilek kokusu üfleyen dudakları
arp çalan parmaklarına konuyor
sarı kanatlı mavi kuşlar
titriyor derinlikleri uçsuz bucaksız göletin
ak tenini yalayan simsiyah saçları
dalıyor en dibe
ince belden öylece kendini bırakarak
kemal’in tutukluğuna
tellerine vuruyor delikanlı çağların haylaz şuhu
bu kaçıncı meşkidir bilinmez
sabahın kıyıda kaçıncı mahvoluşu
kanıyor mızrap tutan elleri
tırnaklarından kırmızı güller saçılıyor
düşlerin turkuaz düetlerine
güvercinler erguvan dallarında ak kuğu
fuşyası fütursuz su perisi
yüzüyor yeşil çimlerin çimdiklenen dokunuşlarında
serçeler nar tanecikleri serpiştiriyor
üzerine frezya sancılarının
kemal lavanta dantelli kozasında sevdanın
lüferler ağı delmiş tezgahta sinekler
ali reis’in bıyık altı purosu
kızıllaşmış gri sakalları
dem alırken aşkın koylarından
evlat diye seslenen
ve o sesle irkilen kemal’in halden düşüşleri
aşkın melodisi titretirken üsküdar’ı
bakıştılar
ney üfleyen nefesi
kristalleşirken gözlerinde yakamozların
kokusu dağılmadan altın amber sevişmelerin
güneşin sayıklayan kirpiklerine
koynaklarından kopan düşlerin kıymığından bağladı
suya damlayan ruhunu rıhtıma
kulenin geçişleri süsleyen kızı
dudaklarına bıraktığı ıslak tattan
son bir kez ısırarak kemal’i
çekti üzerine usulca göğü