– BURHAN KAZIM ÇALIK
*
bir zaman gelir ve sen kaybolursun sırlanırsın
kayıplara karışırsın göçmen kuş olur uçar
gizemlenirsin
yerini yurdunu bilmem ilahi tını sesini duymam
öyle ki şahsımca özlenirsin
uzaklarda bir yerlerde gizlenirsin göremem varlığını
kaybetmekten korkarmış insan bir kez sevgisinden
bu oyunun adı körebedir ve benim hep seni arayan
öyle ki gözümdeki bağdır ayıran şen esintisinden
sorup soruştursam sebebine meraklanırlar ilgimin
istemem öykümün büyüsü bozulsun anlatamam
iyi anlaşsam arkadaş olsam her ne kadar sözcüklerle
öyle ki bilinmezlik girdabından meçhule sürseler
kurtulamam
yalan olur yazdıklarımın karşılığı vardır sende desem
neden yok olasın ansızın bu ellerden bu diyarlardan
geri gelecek hayalleri çöl rüzgârlarıyla beraber esen
öyle ki ellerin çekip almıştı bungun darlardan
birdenbire ince bir ümit ışığı yanmıştı gönlümde
oysa sen her daim sıcaktın, her zaman güleçtin
benimse uzadıkça uzuyordu çıkmazlar önümde
öyle ki ne diye bozgun bağımdan geçtin
gençlik olmazlara meyillenmekle kısaldıkça kısaldı
ders alamamışım ki yine renklendi yürek bu yaz
günü doğumu
temmuz son asrın en kuvvetli güneşini getirdi
öyle ki duramadı dallarda meyveler boğumu
yere düşenlerden geçenlerde bir file toplamıştık
sen saçlarını yellere savurmuştun güzelimdin
sınırları hiçe sayan Kızılelma çiçeklerini koklamıştık
öyle ki ezelimdin