– BURHAN KÂZIM ÇALIK
*
bozyazı’nın geceleri kimsesiz güzelim sahili
şezlonglar gündüz ağırladıkları misafirlerin
ıslaklığını yitirmemiş
bir benim için aydınlatıyor dolunay karanlığı
deniz bu sefer yanında serinliğini getirmemiş
öyle sıcak var ki şıpır şıpır terliyorum otururken
binlerce yıllık sürüklenmenin ardından taşlar
yontulmuş köşeleri sivrilikleri törpülenmiş
meddücezirlerle hiç duymadığım şarkıları başlar
rutubet kokusunu bile yakınmadan soluyorum
tebdil-i mekanda ferahlık vardır deyişine vurgun
boşluklarına fikrimin hüzünden artakalan
şiirle doluyorum
öylesine yorgunum ki gamlı sevdalardan argın
balkonların kara demirlerine begonvil çiçeği sarılmış
anamur aydıncık yazlıklarda şirin begonvil zamanı
yöre insanının hamuru yörük toprağıyla karılmış
benimse yıllardır yaşadığım imtihanların en yamanı
iskelede sabahlarken bir başıma yine aklımda mısralar
içimde konuşan ses geçmiş yazların kaybına yanıyor
nereye gidersem yanımda gelen hisler
bungun maveralar
kulağım çınlamakta birileri beni anıyor
yakın şehirlerin birinde doğmuş kızıla çalan kumral kız
nedendir böylesi uzlet anlarında hep seni düşünüşüm
umudu kara yazımın
bahtımın sarı sıcak sabahı umarsız
ben kederde ve gurbette kurt gibi büyümüşüm
sırrına eremeden gizemlerinle yaşamak güç bihaber
belirsizlik duman duman sessizliğini hayra yoramam
beklemenin ıstırabını yol gözleyenler çeker derbeder
yine de sana kıyamam kalbini kıramam