MUSTAFA KALENDER İLE POLİSİYE ROMANLAR ÜZERİNE.

 – HALİL DEMİR

*

Halil DEMİR: Merhaba Mustafa Bey. Sorulara geçmeden önce biyografinize kısaca değinmek istiyorum. 1980 yılında Afşin’de doğmuşsunuz. 2004 yılında Kırgız-Türk Manas Üniversitesinde Türkoloji (Türk Dili ve Edebiyatı) bölümünübitirmişsiniz. 2008 yılında polislik mesleğine başlamışsınız ve yaklaşık on yıl kadar polislik yapmışsınız. Biyografide altı çizili iki nokta var. Edebiyat ve polislik. Buradan hareket edecek olursak edebiyat ile polislik mesleğini birleştirmiş görünüyorsunuz.Hem edebiyat okumak hem polislik yapmanın en büyük avantajını değerlendirmişsiniz.İlk sorumuz bu cihetten olsun. Sizce polisiye roman nedir?

 

Mustafa KALENDER: Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bir tür olarak romanın kendisinin bile herkesin üzerinde mutabık kaldığı, ittifak ettiği bir tanımı yoktur. Kuşkusuz bunun en büyük nedeni,romanın yaşayan bir tür olmasıdır; roman yaşıyor ve zamanın şartlarına göre birçok açıdan değişerek yoluna devam ediyor. Tabii, romanın bir alt türü olan polisiye roman da yaşıyor ve zamanın şartlarına göre değişiyor, sosyolojik ve teknolojik gelişmelerden etkilenerek yoluna devam ediyor. İlk dönem polisiye romanlarla şimdiki polisiye romanlar birbirlerinden farklıdır. Ama polisiyede olmazsa olmaz bazıunsurlar vardır; bunlar, suç ve muammadır. Bu kapsamda polisiye romanı, “Gizemli bir suçun,bir soruşturmacı tarafından araştırılarak aydınlanmasını tahkiye eden romanlardır,” diye tanımlayabiliriz. Buradaki soruşturmacı polis, dedektif, gazeteci ve ya herhangi bir kişi olabilir.

Diğer taraftan polisiye roman da aynen bir sosyal roman, tahlil romanı, tarihi roman gibi roman türünün bir alt dalıdır ve aynı zamanda ayrılmaz bir parçasıdır.

Halil DEMİR: Biraz önce sizin de bahsettiğiniz gibi birçok roman türü var. Bunlardan belki en az rağbet gören tür, polisiye roman. Siz, neden pek fazla popüler olmayan bir roman türünde eser veriyorsunuz?

 

            Mustafa KALENDER: Yaklaşık on yıl polislik yaptım, meslek hayatım boyunca Emniyetin birçok biriminde çalıştım, bu durum belli bir meslekî birikimimin oluşmasını sağladı. Bir yandan polislik mesleği ile ilgili bir birikim, diğer yandan edebiyatçılık derken ikisini bir harmanlayıp zemini Emniyet olan polisiye bir roman yazmaya karar verdim. İstedim ki roman kahramanı olacak kişi polislik mesleğine, Emniyete hakim olsun.

            Halil DEMİR: Gerek “İsimdeki Sır” gerekse “Ceraim:46” romanında başkarakter olarakBarman Kara’yı görüyoruz. İlginç bir isim. Nereden geliyor Barman Kara?Var mı bir öyküsü?

 

Mustafa KALENDER: Evet, bir öyküsü var.Bu isimAlper Tunga Destanı’nda geçen bir Türk savaşçısının ismidir. Arkaik bir isim, artık kullanılmıyor.

Eski savaş geleneklerine göre iki ordu karşı karşıya geldiğinde ordulardan birer cengâver meydana çıkarak dövüşür ve böylece ordular birbirlerine psikolojik üstünlük kurarmış. Bir gün Türk ordusuyla Pers (İran) ordusu karşı karşıya gelir. Türk ordusundan Barman, Pers ( İran) ordusundan da Kubat çıkar meydana, dövüşürler ve Barman, Kubat’ı öldürür. Bu büyük Türk savaşçısının ismi hiç olmazsa bir romanda yaşasın istedim.

 

            Halil DEMİR: Takdir edersiniz ki her mesleğin ruhuna sinen bir koku vardır. Örneğin asayişte çalışan polislerin birçok duruma, olaya şüpheci yaklaştıkları bilinir. Genelde Barman Kara, karakter olaraknasıl biridir? Başkarakteri oluştururken kendinizden mi esinlendiniz?

 

Mustafa KALENDER: Barman Kara bizden, yani içimizden biri. Belli ilkeleri olan, işini seven, kendini işine adamış bir polis. Öyle filmlerdeki ya da romanlardaki gibi olağanüstü yeteneklere sahip biri değil. Zaten serinin ilk romanı olan İsimdeki Sır’da kendisini şöyle tanımlar: “Bir yetmiş beş boyunda, geniş omuzlu değil, dar omuzlu, boyuna göre orantılı kilosu olan, uzun yüzlü ve esmer tenli biriyim. Öyle olağanüstü güçleri yahut on parmağında on marifet olan biri de değilim.”

Üniversite mezunu,kitap okumasını seven biri. Emniyet teşkilatında bir karakolda ya da herhangi bir birimde rastlayabileceğimiz bir tip, devletin polisi. Dediğiniz gibi biraz da şüpheci. Romanıokuyan tanıdıklar,“Ya, bu adam sana çok benziyor.” diyorlar, bana benzerlik gösterebilir ama ben değilim.

Halil DEMİR: Romanda tip veya karakter oluşturmak başlı başına özel bir gayret istiyor. Karakterlerinizi oluştururken zorlanıyor musunuz?

 

Mustafa KALENDER: Doğrusu, karakterleri oluştururken çok zorlanmıyorum. Karakterleri genelde gerçek kişilerden esinlenerek oluşturuyorum.

Şöyle bir örnek vereyim. Olay Yeri İnceleme biriminde çalıştığım dönemlerdi, sokakta giderken genç bir adam selam verdi, selamını alıp devam ettim yoluma. Ben bu adamı nereden tanıyorum diye düşünmeyebaşladım, yüzü tanıdıktı ama kimdi?  Bir saat kadar sonra hatırladım. Bu genç adam,  bir ay kadar önce, hırsızlık suçundan sabıka dosyası oluşturulması için fotoğrafını çekip parmak izini aldığım kişiydi.Hırsız, maganda, katil, tecavüzcü vb. suçlularla işimiz gereği etkileşim halinde oluyorduk.

Diğer taraftan birçok birimde çalıştım ve hâliyle birçok meslektaşımı gözlemleme imkanım oldu. Polis karakterleri oluştururken deonlardan esinleniyorum.

Halil DEMİR: Polisiye romanlarda dilin kullanımımeselesine nasıl bakıyorsunuz?

Mustafa KALENDER: Her şeyden önce, dil ve anlatımakıcı ve anlaşılır olmalı diye düşünüyorum. Bunun az edebilik ya da çok edebililikle ilgisi yok. Dil ve konu uyum içerisinde olmalı. Sosyal romanın alt dalı olan bir köy romanını düşünün, köyde, şırıl şırıl akan bir pınarın başında, bir köy delikanlısının,bakracına su dolduran sevdiği kıza, Fuzuli’nin

“Mende mecnundan füsun aşıklık istidadı var

              Aşık-ı sadık menem mecnunun ancak adı var

Beytini mi okuması daha edebi ve yerinde olacaktır, yoksa Karacaoğlan’dan

Telli turnam sökün gelir

İnci mercan yükün gelir,

Elvan elvan kokun gelir

Yâr oturmuş yele karşı

Dörtlüğünü okuması mı daha edebi ve yerinde olacaktır. Yukarıdaki beyitle, dörtlükelbette ki her ikisi de edebi ve güzeldir, ama pınar başına Karacaoğlan daha çok yakışacaktır. Kısacası dil ile konu ve tür uyum içerisinde olmalıdır.

 

 

            Halil DEMRİ: Sizin romanlarınızda tarzınızın farklı olduğu aşikâr. Bu farklılık  nereden kaynaklanıyor?

 

Mustafa KALENDER: En önemli neden, yöntem farklılığıdır. Ben,“Katil kim?” polisiyesi yazmıyorum. “Katil kim?” polisiyesinde bir cinayet işlenir ve bir soruşturmacı ki, bu genelde bir dedektiftir, şüphelileri sorgulayarak üç beş şüphelinin içinden katili bulur. Tabii bu türde güzel ve saygıdeğerdir.

Ben, katilin bulunmasında gerçek hayatta bir polisin izlediği metodu, prosedürü  izliyorum.Gerçek hayatta, bir cinayet işlendiğinde çoğu zaman katil açısından elimizde üç seçenek vardır. Ya cinayetin faili bellidir ve yakalanmıştır; ya faili bellidir ama fail eldedeğildir, yani olay faili firardır; ya da katil bilinmiyordur, yani faili meçhuldür. Dolayısıylaher zaman ortada polisin sorgulayacağı üç beş şüpheli yoktur.

            Halil DEMİR: Konuyu yaşanmış olaylardan mı seçiyorsunuz, yoksa olaylar tamamen masa başı kurgulardan mı oluşuyor?

 

Mustafa KALENDER: Hayır,tam olarak yaşanmış olaylar diyemeyiz, ama gerçeklerden esinlenilmiş, gerçekle harmanlanmış, edebiyatın gerekleri göz önüne getirilerek tahkiye edilmiş olaylar diyebiliriz.

Birçok okur, romanlardaki bu olaylar yaşanmış mı diye dönüyor bana, bu durum okuyucuların romanları gerçekçi bulmalarından kaynaklanıyor. Gerçekçi bulmalarının sebebi Barman Kara’nın, Emniyete, polis jargonuna hakim olmasından ve roman zemininin Emniyet’te olmasından kaynaklanıyor.

            Halil DEMİR: Peki bu durumun, yani gerçekçi polisiyenin avantajları ya da dezavantajları nedir?

 

Mustafa KALENDER: Gerçekçi polisiyenin elbette ki avantajları da var, dezavantajları da. Avantajı, daha inandırıcı ve ayağı yere basan bir roman oluyor. Okuyucu kendini daha rahat veriyor kitaba.  Dezavantajı ise uyulması gereken hukuk kuralları başta olmak üzere mevzuatlar, prosedürler, başkarakteri sınırlandırıyor, zorluyor.

Her zaman olmasa da zaman zaman tekrara düşmek durumunda kalınıyor. Örneğin, bir ceset olduğunda savcı, Olay Yeri İnceleme ekibi, Asayiş Büro/Şube polisi olay yerine intikal ediyor, rutin tutanaklar tutuluyor. Söz gelimiher cesedin tırnak arasına bakmak gerekiyor, çünkü bu çok önemli, katile ait bir biyolojik delil olabilir. Olay yerinde benzer çıkarımlar yapılabiliyor çünkü cesetler farklı olsa da izlenen metotlar aynıdır.

 

            Halil DEMİR: Sizin için “Emniyeti edebiyata taşıyan kişi” diyorlar, bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?

 

            Mustafa KALENDER: Evet, öyle diyorlar. Yakıştırma için teşekkür ederim. Amacımdan biri de Emniyeti edebiyata taşımaktı. Sanırım bunu başardık.

 

            Halil DEMİR. Son olarak, yeni çalışmalarınız var mı? Bundan bahseder misiniz?

 

            Mustafa KALENDER: Birkaç ay içerisinde ilk romanım olan “İsimdeki Sır”ın ikinci baskısı yapılacak. Diğer taraftan tamamlanmış bir roman çalışmam var. Bu yıl içerisinde basılacağını ümit ediyorum.

            Halil DEMİR: Bu güzel söyleşi için teşekkür ederim.

 

            Mustafa KALENDER: Bana, bu söyleşi fırsatını veren Yarpuz Edebiyat Dergisi  Yayın Kuruluna sizin şahsınızda çok teşekkür ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Pendik Escort Bayan Maltepe Escort Bayan Kartal Escort Bayan Kadıköy Escort Bayan Ataşehir Escort Bayan Ümraniye Escort Bayan Anadolu Yakası Escort Bayan Şişli Escort Bayan Mecidiyeköy Escort Bayan Taksim Escort Bayan Beşiktaş Escort Bayan Ataköy Escort Bayan Bakırköy Escort Bayan Bahçeşehir Escort Bayan Avcılar Escort Bayan Beylikdüzü Escort Bayan Şirinevler Escort Bayan İstanbul Escort Bayan Avrupa Yakası Escort Bayan
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram