Afşinli Yazar Nurullah Kılınç Afşinli Şairler ile ilgili bir makale kaleme aldı.
Şairlerimize yönelik yapılan çalışma aslında bir Arşiv çalışmasını da içeriyor. Bu anlamda önemli gördüğümüz ve ALKIŞ Dergisinin 125. sayısında yayınlanan bu makaleyi okuyucularımızla paylaşalım istedik.
Yazarımızın ellerine sağlık.
*
AFŞİNLİ ŞAİRLER
Nurullah KILINÇ
‘Şiir olmayan yerde insan sevgisi de olmaz.’ Sait Faik’e ait bu söze katılmamak mümkün değil. Şair de yaşadığı dünyayı, olayları ve insanları herkesten farklı algılayan kişidir bence. Şiir yoluyla izlenimlerini halka aktarma ustasıdır. Şair kalbinin hudutları geniş olan bir avcıdır. Binboğa dağlarının, Afşin-Elbistan ovasıyla buluştuğu, Ceyhan nehrinin tüm edasıyla salındığı bu topraklar şairler konusunda çok verimlidir. Afşin’in söz ustaları, Karacoğlan türküleriyle aşkı, Köroğlu ve Dadaloğlu ile kahramanlığı, Pir Sultan’la boyun eğmemeyi öğrenmiştir. O yüzden ustadırlar, avcıdırlar hâsılı avcısı çoktur bu toprakların.
Aşık Mahsuni Şerif (1940-2002)
Takdir edersiniz ki; Afşinli şairler içerisinde başta asıl adı Şerif olan Mahsuni gelir. Benim gibi çocukluğu onun kasetlerini dinleyerek geçen, her kesimden Afşinlinin kulaklarından tınısı eksik olmayan aşıktır. O Afşin-Elbistan ovasının tüm dünyaya ulaşan yankısıdır. Yüzlerce bestesi ve şiiri olan sanatçının dom dom kurşunu, yuh yuh, merdo, mevlam gül diyerek, dostum dostum, han sarhoş hancı sarhoş, çeşmi siyahım, yalan dünya, mamudo kurban gibi besteleri Zeki Müren’den İbrahim Tatlıses’e, Ahmet Kaya’dan Selda Bağcan’a, Gülden Karaböcek’ten günümüzdeki yeni çıkan popüler müzik şarkıcılarına kadar birçok sanatçı tarafından yorumlanmıştır. Bir gün Mahsuni, Aşık Veysel’i ziyaret etmek için Şarkışla’nın Sivrialan köyündeki evine gittiğinde, Veysel ayağa kalkarak: ‘Susun! Gelen Pir Sultan Abdal olsa gerek’ diyerek takdirlerini belirtmiştir. O içi vatan sevgisi ve hasretiyle dolu yerli ve milli bir ozandır.
Aşk sevgi özlem içeren bu şiir henüz Astsubay okuluna giderken yazar. ‘İşte gidiyorum çeşmi siyahım’ dediği ilk eşi Emine hanımdan ayrılır. Sonra iki kere daha evlilik yapan Şerif’in toplam 8 çocuğu vardır. Sadece şair değil ozandır aynı zamanda. Şiirlerinde halkın yoksulluğunu, çaresizliğini, yöneticilerin yolsuzluğunu dile getirir. Sırça köşklerde keyif yapan değil halkın dertleriyle dertlenen bir ozandır. O yüzden türkülerinde ‘Susuz Urfa, yolsuz Maraş’ demiştir. Herkesin iyi eğitilerek kültürlü fikir sahibi olması gerektiğini düşünür. ‘Herkesi okur göreydim’ der. Doğaya ve vatanına aşıktır. ‘Hunu dağı dumandır. Emirilyas çimendir, vay göresim geldi Berçenek’ seni der. Ülkemizdeki yabancı taassubuna dayanamaz. Açık açık ‘defol git benim yurdumdan, katil Amerika’ der. Müthiş taşlamaları vardır. ‘Adam olamadın gitti zevzek’ der. Dilini hiç korkak alıştırmayan ozan 1971 yılında söylediği ‘Erim Erim eriyesin’ türküsünden dolayı mahkemelik olur. Türkiye’nin genel siyasi çalkantılarından nasibini fazlasıyla alır, tutuklanır ve hapse atılır. Kendini tartışmasız ortaya koyar şiirlerinde açık açık ‘Kuran’da okudum mürşit önünde, Saz çalıp söyleyen Bektaşi’yim ben der. Bu dünyada iken kendisiyle hesaplaşır. ‘Parsel parsel eylemişler dünyayı, bir dikili taştan gayrı nem kaldı’ der. 1940 yılında Afşin Berçenek köyünde başlayan çileli ve dalgalı geçen ömrü tam 62 yıl sonra Köln’de son bulur. Vasiyeti üzerine de Nevşehir Hacı Bektaş külliyesi çilehanesine defnedilir.
Aşık Maksudi (1936-2007)
Arıtaş’ta doğan ozanın asıl adı Osman Dağlı’dır. İlkokulu okuduğu köyünde aynı zamanda medrese eğitimi de alarak dini öğretiler ve Kuran öğrendi. Şiir yazmaya da bu dönemlerde tasavvuf ağırlıklı konuları işleyerek başladı. Ozan Maksudi mahlasının yanında, adını ya da soyadını da kullanan Dağlı, şiirlerinde toplumsal sorunlardan sevgiye her konuyu işledi. Şiirleriyle birçok aşığı etkileyen Maksudi’nin çeşitli eserleri başta Aşık Mahzuni olmak üzere değişik kişilerce bestelendi. Ozan Maksudi, 1971’de Almanya’ya yerleşerek yaşamını orada sürdürdü. Çeşitli şenlik ve konferanslara katılan ve yaklaşık 2000 şiiri bulunan Maksudi’nin eserleri birçok gazete, dergi ve araştırmada aktarıldı. Ozan Maksudi Arıtaş’ta öldü ve orada toprağa verildi.
Kul Hamit Koca (1916-1987)
Alemdar’lı 6 çocuklu bir ailenin ferdidir. Akçadağ öğretmen okulundayken, Hatay’ın anavatana katılması olayından dolayı askere alınır. Kahramanlık, hiciv şiirleri yazar sesini duyuramamaktan dert yanar. Kendini de anlatır Afşin’i de metheder şiirlerinde.
Görenler imrenir bahar ayını,
Mağaragözü ve Arıstıl Çayını,
Binboğa dağlarında yaylar koyunu,
İner pınarına sürü Afşin’in… dörtlüğünde olduğu gibi…
Hayati Vasfi Taşyürek (1931-1990)
Tasedüf o ki Mahsuni Şerifin ölüm günü olan 17 Mayıs tarihi, Tanır doğumlu olan bir diğer Afşinli şair, Hayati Vasfi’nin de doğum günüdür. 1931 yılında doğan Taşyürek, muhtarlık, belediye başkanlığı sendikacılık gibi görevlerde bulunmuştur. Afşin’de ilk matbaayı kurup ‘Efsus’ isimli gazeteyi çıkardı. Mezarı ve büstü Tanır’dadır. Bazı şiirleri ünlü sanatçılar tarafından bestelenmiştir. Dile gel hey Anadolu ve Saçların şiirleri Mustafa YILDIZDOĞAN tarafından bestelenmiştir. Onun şiirleri coşkun akan bir pınar gibidir. Dilekçeyi şiirle yazar. Tenkidi taşlama ile dile getirir. Şiirle anlattığı kişileri destanlaştırır. O düzgün Türkçesiyle konuşuyorken bile şiir okuyor zannedilir. Dört çocuk babası şair Ankara kaldırımlarında jeton satarken 1990 yılında vefat etmiştir.
Aşık Hüseyin Tenecioğlu (1896-1945)
Erçene doğumlu olan şairin gerçek soyadı tahtacıdır. Halk edebiyatından güzel şiir örnekleri olan şair, erken çocukluk yıllarında Çukurova’ya göç eder ve orada yaşar. Osmaniye, Kadirli ve Kozan’da eğleşir. Ceyhan da bir kıza aşık olur ve kızı babası Adana’ya götürünce herkesin bildiği şu şiiri yazar: ‘Gayrı dayanamama ben bu hasrete, Ya beni de götür ya sen de gitme.’ Kötü kader bu ya Aşık Hüseyin kızın peşinden Adana’ya gidince de kız evlenmek üzere Maraş’a gelmiştir. Bunun üzerine de yine ünlü bir beste olan:
‘Bilemedim kıymetini kadrini,
Hata benim, günah benim suç benim,
Elim inen içtim aşkın zehrini,
Hata benim, günah benim suç benim… demiştir.
Herkesin bildiği Neşet Ertaş’ın bestelediği Acem Kızı türküsünün de sözleri kuvvetle muhtemel aşık Hüseyin’e aittir.
Çırpınıp da Şanovaya çıkınca
Eğlen Şanovada kal Acem kızı
Uğrun uğrun kaş altından bakarken
Can telef ediyor gül Acem kızı
Aşık Hacı Yener (1928-2009)
Tanır doğumlu şairin dedesi de ünlü bir şair olan Yazıcıoğlu Osman Ağa’dır. Aşık Yener, kimlik kartı adlı şiirinde kendisini tanıtır. Köy enstitülerinde yetişmiş ve yıllarca sağlık memurluğu yapmıştır. Yener, saz şiirinin önemli üstatlarındandır. 200’e yakın şiiri bestelenmiştir.
Musa Eroğlu’nun bestesinden dinlediğimiz yol ver dağlar şiirin de yazarıdır.
Başı duman pare pare
Yol ver dağlar yol ver bana
Gönlüm gitmek ister yare
Yol ver dağlar yol ver bana…
****
Emel Sayın’la ünlenen Kız sen İstanbul’un neresindensin? Şiiri de Aşık Yener’e aittir.
Duruşun andırır asil soyunu
Hisar, Kuruçeşme, Sahilboylu mu?
Arnavutköylü mü Ortaköylü mü?
Kız sen İstanbul’un neresindensin?
Tayyib ATMACA ( 1962-….)
Afşin Topaktaş Köyü’nde doğdu. Güneysu Kültür Sanat, Kırağı, Ardıç ve Hece Taşları Kültür Sanat Edebiyat dergilerini çıkardı. Şiir ve denemeleri çok çeşitli dergilerde yayınlanmaktadır. Kahramanmaraş’ta yaşayan şairin yayınlanmış eserleri şunlardır: Hüzünlerin Düğünü, Külün‐ gün Taşlara Çizdiği Nakış, Sarı Kitap, Bende Yanan Türkü Sende Sönüyor, Susarak Konuşsan Gözüm Dinlese, Döş Defteri, Uzun İnce Bir Türkü, Âşıklar Meclisi, Söz Açarı, Atışma/Şiir, Med Cezir Vakitler, Gece Vardiyası, Ebemkuşağının Altında, Eskişehrin Eskimeyen Yüzleri
Durani Kocaga (1962-….)
Kültür Bakanlığı halk Şairi ünvanı taşıyan şair, Arıtaş doğumludur. Mahlası olan Durani Kocaga’yı resmen isim olarak da taşımaktadır. Halk şiirine, 2011 yılı içinde arkadaşlarımın önerisi ile ilgi duyarak yazmaya başladı. Karacoğlan ile başlayarak gelişmeye devam eden, Türkçenin; şiir dili olarak kullanılmasına bir katkı sunmayı amaçlamaktadır. Uzaklığa gittiğim zaman; bu dünyada söylenen türkülerim olmalı ve sesimin yankısı semada dönmeye devam etmeli diye düşünür. Çeşitli temalarda yüzlerce şiir olan şair Türkçenin gücünü sözcüklere yansıtan şair Tekirdağ’da ikamet etmektedir.
Yemliha Ertekin ( 1927-….)
Afşin’in yetiştirdiği değerli şair çiftçilik, nakliyecilik, arzuhalcilik gibi işlerde çalıştı. Zor şartlarda yaşamını sürdüren şiar 1980’den sonra Ankara’ya taşınmıştır. Aşık Mahsuni Şerif ile çok yakın arkadaşlığı vardır. Aşağıdaki dörtlükler bu durumu anlatan duygular içermektedir.
Yemliha severdi Mahzuni seni
Seni unutsa da unutmaz dünü
Sazına misafir bu cuma günü
Kanımda, canımda özledim seni (Yemliha Ertekin)
****
Yıkıl demem Atlas dağı
Yanında Yemliha’m kaldı
Şen olasın Afşin eli
İçinde Yemliha’m kaldı ( Mahsuni)
Aklımı başımdan aldı dost…
Bu dörtlüğün yer aldığı Aşık Mahsuni Şerif’in şiirinde Yemlihan Ertekin’e olan sevgisi ve dostluğunu görebiliriz. 1956‐1999 yılları arasında yazdığı şiirler Gönülden Damlalar adlı kitapta 2000 yılında yayınlandı. Fotoğraf sanatçısı oğlu Mustafa Ertekin’in 2021 yılında basılan ‘Yemliha abi’ adlı hacimli bir kitapta şair olan babasını anlatmaktadır.
Adem Konan, (1961-….)
Adem Konan, 1961 yılında Bakraç köyünde doğdu. Birçok dergide şiir ve yazıları yayınlandı. Bazı şiirlerinde Dedekurt mahlasını kullanmaktadır. ‘’Irmağın Yakarışı’’ kitabı ve ‘’Türk Şiir Güldestesi’’ kitabındaki çalışmaları ile iki eseri bulunmaktadır.
Ahmet Süreyya Durna (1954-….)
Ahmet Süreyya Durna 1954 yılında Nadır köyünde doğdu. Birçok edebiyat dergilerinde şiirleri neşredildi ve bazı eserleri bestelendi. Aynı zamanda, bu dalda birçok ödüller aldı. Şafak Taarruzu (Şiirler), adlı yayımlanmış eseri vardır.
Aşık Aliyar (1961-….)
Asıl adı Ali Arslan, 1961 yılında Arıtaş kasabasında doğdu. Çocukluğunda dedesi Aşık Kör Hüseyin’in şiirlerini dinleyerek ve okuyarak şiire ilgi duymaya başladı. Şiirlerinde Aşık Aliyar mahlasım kullandı. Arıtaş yaylaları ile özdeşleşen Yayla Güzeli bestesi çeşitli yerel ve ulusal sanatçılar tarafından seslendirilmiştir.
Çöteli Ali ( 1953-….)
Ali Başpınar, 1952 yılında Alimpınar köyünün Çöte mezrasında doğdu. Şiir yazmaya ilkokul yıllarında başladı ve şiirlerinde “Çöteli” mahlasım kullandı. Gençlik yıllarında yörenin diğer şairleriyle atışmalara katılmıştır. Atışma konusunda Aşık Mahrumi Baba’dan ders almıştır. Şiirlerinde hece ölçüsünü kullanır. Aşk, sevgi, gurbet ve sosyal konular şiirlerinde işledi. Şiirlerinde dini ve tasavvufi bir bakış açısı da yansırmıştır. Aşk-ı temaşa adlı bir şiir kitabı yayınlanmıştır.
Arif Taşkale (1934-….)
Arif Taşkale, 1934 yılında Afşin’de doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Afşin’de, lise öğrenimini Adana’da tamamladı. Halk şiiri tarzında şiirler yazan, yörenin Aşıklarıyla atışmalara katılan Arif Taşkale’nin Dağlar ve Sancı isimli yayımlanmış şiir kitapları vardır.
Aşık Sefil Yunusi (1968- ….)
Asıl adı Yunus Arslan olan ve Sefil Yunusi mahlasını kullanan şair Arıtaş doğumludur. Almanya’da tekniker olarak yaşamın sürdüren Yunus Arslan sivil toplum örgütlerinde yöneticilik görevleri de üstlenmektedir. Toplumsal konulara duyarlı vatan sevdalısı şairin 300’den fazla şiiri bulunmaktadır. Kendi ifadesiyle; ‘Sevdim sevdalandım yazdım. Nefret ettim sabır dedim yazdım. Edepten şaşmadım, sınırı aşmadım.’ Sözlerinden de anlaşılacağı gibi vatan millet sevgisi, aşk-sevda, sıla hasreti gibi temaları işlemektedir. Şairin, şiir yazma amacı şu dörtlükten rahatlıkla anlaşılabilir.
Yunusça Yunuslar olmaya,
Mümkünse Hak gönle dolmaya,
Zalimin Zulmünü yolmaya,
Katığım olur diyerek yazdım.
Hanifi Kara( 1945-….)
Alemdar doğumlu şair öğretmendir. Şiirlerini, Güneş ve Yarasalar (1995), Gönül Pınarından Damlalar (1996), Yüzdeki İmza (1997), Taşlar Toprağa Bağlı (1998), Bir Avuç Özgürlük (1999), Söze Vuran Dalga (2000), Aynadaki Görüntü (2001), Kalemin Gizlediği (2002), Adın Saklı Durur (2004), Gel ki Gül Koksun Dünya (2007), Çeşm-i Şehla (2009), Yediler Diyarından Esintiler (2014) isimli kitaplarında toplamıştır.
Haşim Kalender (1963-….)
Halk şairi Kalender, 1963 yılında Dağlıca kasabasında doğdu. Şiire küçük yaşlarda başlayan Haşim Kalender’in şiiri sevmesinde Hayati Vasfı Taşyürek’in sohbetlerinin ve şiirlerinin büyük etkisi oldu. Okul yıllarında katıldığı şiir yarışmasında birincilik kazanması da şairi cesaretlendiren olaylardan biri oldu. Kendisine Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Halk (Kalem) şairi” unvanı verilen Haşim Kalender’in Kalenderce Bakış (2004), Ayrandede Şırıltıları (2012) ve Aşk Heybesi (2014) adlı şiir kitapları vardır.
Tahir Görenli (1963-….)
Tahir Görenli 1963 yılında Armutalan köyünde doğdu. Şiire ilgisi çocukluk yıllarında Hayati Vasfi Taşyürek, Abdurrahim Karakoç, Hacı Yener, Kul Hamit gibi şairleri dinleyerek başladı ve bu şairlerden etkilendi. Şiirleri çeşitli mahalli gazetelerde, dergilerde yayınlandı. Çeşitli ödüllere layık görülen şair Kahramanmaraş’ta hayatına devam etmektedir.
Ömer Gündoğan ( 1971- ….)
Tanır’da doğdu ilk ve orta öğrenimim burada tamamladı. 1989 da Afşin Elbistan Termik santralinde işe başladı. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinde mezun oldu. Yüzlerce şiiri olan ve bazı şiirleri de çeşitli sanatçılar tarafından bestelenen Gündoğan, halen Kahramanmaraş’ta elektrik teknisyeni olarak çalışmaktadır.
Tayyip Atmaca (1962-….)
Topaktaş köyünde doğan şairin, şiir ve denemeleri çeşitli dergilerde yayınlandı. Şiirlerini; Hüzünlerin Düğünü, Külüngün Taşlara Çizdiği Nakış, Sarı Kitap, Bende Yanan Türkü Sende Sönüyor, Susarak Konuşsan Gözüm Dinlese, Döş Defteri, Uzun ince Bir Türkü, Aşıklar Meclisi, Söz Açarı adlı kitaplarında, denemelerini ise Med Cezir Vakitler, Gece Vardiyası, Ebemkuşağının Altında, Eskişehir’in eskimeyen Yüzleri adlı eserlerinde topladı.
Yasin Mortaş (1967-….)
1967 yılında Afşin’de doğdu. Afşin Lisesini ve Sağlık Meslek Lisesini bitirdi. Halen kamu kurumunda çalışmaktadır. Şiirleri çeşitli dergilerde yayımlandı. Bu alanda çeşitli ödüllere layık görülen şairin şiirleri 1997 yılında ‘Güvercin Vadisi Şiirleri’ adlı kitapta topladı.
İsmail Hakkı Gülbahar (1968…….)
Arıtaş doğumlu şairin Kan damlar yüreğime ve dudağımda gözyaşı adlarında yayınlanmış iki şiir kitabım bulunmaktadır. Ayrıca henüz yayınlanmayan 2.500 civarında şiiri vardır. Şiirlerim genellikle, hiciv, hüzün, hasret ve aşk konularını içermektedir. Ayrıca şairin dizeleri tamamen karamsarlık kokar. Yerelliğe önem veren şairin Arıtaş’taki insanları kabileleri tek tek anlatan ‘geldi geçti’ adında uzun ve hüzünlü bir şiiri vardır.
İbrahim Türkhan (1972-….)
Eğitimci, şair, 1972 yılında Büyüktatlı Kasabasında doğdu. Yükseköğrenimini Kırgızistan’a Isıkgöl D.Ü. Eğitim Fakültesi Coğrafya Öğretmenliği Bölümünde tamamladı. Kırgızistan’da üniversite eğitimi almak üzere gittiği 1992 yılından başlayarak, Kırgız edebiyatına ilgi duydu. Kırgız Şiirleri Antolojisi I (Çeviri), Kerimbek Kadırakunov’un Şiirleri (Çeviri), Toktogul Satılganov’un Şiirleri (Çeviri).
Fezali (1955- ….)
Asıl adı Tebernuş Polat’tır. Eğitimci bir şairdir. 1995 yılı Arıtaş kasabasında doğmuştur. Düziçi ilk öğretmen okulunda okuduktan sonra memleketin çeşitli yerlerinde uzun yılar öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olmuştur. Öğretmen okulundaki Edebiyat öğretmeninden etkilenerek şiire başlayan şair, o günlerde çocuksu duygular içinde yazdığı birçok şiirini elim bir talihsizlikle kaybettiği için çok üzüldü. Bu nedenle şiir yazmaya uzun bir ara verdi. Ancak içindeki şiir sevgisi onu haline bırakmadı. İzleyen yıllarda sıla hasreti, sevgilinin vefasızlığı, hüzün ve özlem dolu şiirlere imza attı. Daha çok hece vezni ile yazan şairin yüzlerce şiir vardır.
Köyüne, çocukluğuna, eskiye özlemini aşağıdaki dörtlükte dile getirmiştir.
Yıkılmış evleri duvarlar çökmüş.
Yaşlanmış nineler belini bükmüş.
Kimileri ölmüş, kimisi göçmüş.
Sorun bakın hele köyden ne haber.
Fezalim gurbette hasret çekermiş.
Varın bakın hele köyden ne haber…
Havayî Abdal (1976-….)
Asıl adı Taceddin Çetin olan şair Armutalan doğumludur. Şiire ilgisi Düziçi Öğretmen Lisesi yıllarında başladı. Daha çok ilk gençlik hevesi diye belirttiği bu dönemde yazdığı şiirler hakkında ‘teknik açıdan kusurlar barındırıyor’ ifadesini kullanır. Üniversite yıllarında Türk edebiyatındaki birçok şairi okumayarak şiir yazma hevesi kuluçka evresine girer ve bu evre tam yirmi yıl sürmüştür. Halk şiirine olan ilgisi ile halk şirinin gücü şairi bu alanda eserler yazmaya yöneltti. Şiirlerinde tasavvuf ve Alevî – Bektaşi şiir geleneğinin hafif etkileri görülmektedir. Mümkün olduğunca abartılı söz sanatlarından uzak durmaktadır. Daha çok halk şairlerinin kullandığı benzetme, cinas, istiare gibi söz sanatlarını sıklıkla kullanır. Şimdilik 40 civarında şiiri olan genç ve yetenekli şair aşağıdaki dörtlüğünde doğa ve insan sevgisi aşkını ifade etmiştir.
Ötüşür bülbüller gülün dalında
Güneşler balkıyor saçın telinde
Bir canım var o da senin yolunda
Havayî uğruna ölsün sevdiğim…
Aşık Bolati (1981- ….)
Asıl adı Halil olan şair henüz anne karnındayken türkülerin dinlendiği bir kültürün içerisinde 1981 yılında doğmuştur. Örenli köyünde doğan şair küçük yaşta ailesiyle Mersin’e taşınmıştır. Aşık Meçhuli, Ozan Emekçi, Perişan Ali, Perişan Güzel, İsmail İpek, Ozan Şirazi gibi halk ozanlarının köylüsü olunca türküler sarıyor etrafınızı bir gül bahçesi gibi. Hele de bir Mahzuni hayranıysanız kaçış yolunuz yoktur. Bu nedenle bağlamaya ve türkülere ilgisi çocukluk yıllarında başladı. İlkokul yıllarından itibaren şiir denemeleri oldu. Ozan Şirazi’nin ilgisi ve desteğini gördü. Şiirlerinde sevgi, gurbet ve toplumsal sorunları ele alan şairin halk aşığı icra dalında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen sanatçı tanıtım kartı da vardır. Şimdilik 40 civarında şiiri olan genç ve yetenekli şair aşağıdaki dörtlüğünden ne kadar kadar mütevazı ve naif bir kişiliğe sahip olduğu anlaşılabilir.
Bolati demişim kendi kendime
Bu yüzden yanarım hak ateşine
Dertli sazım alıp göğsüm üstüne
Telleri inciten bir kulum işte…
Halil İbrahim Kaya (1970- ….)
Arıtas’ta doğan şair ilköğretim mezunudur. Arıtaş’ta çiftçilik yapan şair genç yaşta Almanya’ya göç etmiştir. Halen Münih’te yaşayan şair Memleket hasreti ve sosyal konularda eserler vermektedir. Hiciv türünde de çok sayıda eseri bulunmaktadır.
Ayrıca: Burada yer vermek isteyip de veremediğim Hayatiler, Beyazit Mahrumi, İbret-i Kul Hasan, Kul Hüseyin, Aladeli, Aşık Meçhuli, Meluli, Mevlüt Soydan, Ozan Emekçi, Perişan Ali, Perişan Güzel, İsmail İpek, Ozan Şirazi, Cuma Tahiroğlu, Erol Boyunduruk, Nurettin Erkekin, Osman Konak, Hozaloğlu gibi çok değerli Afşinli şairlerin de en azından isimlerini zikretmeden geçmek istemem. Yaptığım araştırmalara rağmen, burada adı geçmeyen unutulanlardan peşinen özür dilerim.
Bütün bu şairler ömürlerinin en azından bir bölümünde, Afşin’in verimli ovasında ter dökmüş, Binboğa dağlarının soğuk sularından içmiş, hurman çayının balıklarından yemiş, Dede baba ve Yedi Uyurlar’dan feyizlenmiş, nükteleri ve kafiyeli sözleriyle şiir zenginliğini sonraki yüzyıllara taşıyacak adımlar atmış gönül insanlarıdır. Bu nedenle böyle bir yazıyı kaleme almaktan onur duymaktayım. Burada adı geçen geçmeyen bütün Afşin’li söz ustalarına hürmetlerimi sunarım!