* Sündüs ARSLAN AKÇA
*
Ay tutuldu göklerde güneşi sitem vurdu,
Ya yanık doğdu gönlüm ya aşk böyle kavurdu!
Taşır geceden kalma dilim simsiyah bin ah!
Yolu geçmişe çıkar sancı çektikçe seyyah.
Ritim tutar ateşle hafiften esen rüzgâr,
Alnımda yâr busesi, dilimde tüten efkâr…
Pervaneyim, gözlerin; düştüğüm dipsiz kuyu
Gözlerinin renginde kırka böldüm uykuyu.
Öper alnımdan hüzün, öper yanaktan terim.
Bin atlıyı öldürür, başkaldırsa kederim!
Hangi anahtar açar, siteme tutsak dili
Hangi hicran ateşi yakar, susan kandili.
Haydi, masalla avun, güne düşmeden ağıt
Haydi, davran bir daha puslu havayı dağıt.
Dilimde bir hüzzamdır gerçeğin saklı adı,
Düşlerimi taşımaz oldu Kaknüs kanadı.
Kulağımda kimsesiz ezgilerden fal tuttum,
Bir hayal dehlizinde beni bende unuttum.
İsyana kalkan başım yüreğimle vuruştu,
Gönlündeki değerim bilmem ki kaç kuruştu?
Minyatür umutların kaldığı şu zamanda,
Uykudaki sancıyı bitir bir gün uyan da…
Ölüm kapı ardında, basıp kaçıyor zile
Yetişmek mümkün müdür, nihayetsiz menzile.
Saf bir çocuk gülüşü, gamzelerimde süstü
O gülüşü kaybettim yine bir akşamüstü.
Hangi eylül öpecek hüzünlü gözlerimden,
Kaç şiir dirilecek yeniden közlerimden.
Nice yorgun bakışım asılı kaldı sende,
Gözlerim hep sendeydi bilsen de bilmesen de!
Bulutlar benden önce menziline varmadan
Kanlı gözyaşlarımla daha çok yalvarmadan
Hazan düştü mevsime başım belada yine,
Ellerim, o ellerim arş-ı âlâ da yine!
Gün yanığı sesimden hicaz şarkılar dinle,
Bir eylül akşamında yüzleş kendi kendinle.
Ya bu sevdayı taşı bir edeple, bir arla
Ya uzaklaş yanımdan kırılmış adımlarla.
Uzatma ellerini güneşi tutmak için,
Gözlerini kapama ayı unutmak için…