Bu açı nerede? Milyonlarca yıl arasak da bulamıyoruz o açıyı biz. Kör ışığı özlediği kadar özledik o açıyı. Bu açının varlığı ütopik geliyor bize.
DENEME
VAROLUŞ MÜCADELESİ
Gidiyorlar… Herkes gidiyor birer birer. Belki meraktan, belki de fakirlikten. Şehirden bahsediyorum. Herkes oraya göçüyor kuş misali. Etrafta pılını pırtısını toplayıp şehre yerleşmiş çok
YİTİK ŞEHİR
Güneşini yitirdi bu şehir. Artık olsam da bu kentte bir olmasam da. Varlığını yokluğun sınırlarında aradım. Yıldızları söktüm. Yerine 8b eskiz kalemimle bulutlar çizdim.
TOPRAK
İnsan ki yaratıcı tarafından yeryüzüne halife olarak gönderilmiş ve geriye kalan tüm mahlukat onun hizmetineelverişli kılınmış, bizzat vahyin ifadesiyle “Biz insanları yarattığımız varlıkların birçoğundan
BEN BİR ATEŞ GÖRDÜM
“Yiyip içtiğin senin olsun, bize gördüğün anlat…” demiş büyükler. Biz her şeyi tükettiğimiz gibi bu güzel düşünce ve davranışları da tükettik ne yazık ki…
GÖNÜL HÛN OLDU ŞEVKİNDEN (DAHÎLEK YÂ RESÛLÂLLAH)
“Cihanda itibarımız varsa “O’ndandır !” Yüzyıllardır şiir üzerine çok şey söylendi yazıldı, şüphesiz hepsi de doğrudur. Bize göre de şiir, az sözle çok
DERİN SUSMALARIN İZİ
Yağmur kokusunu tatmamış tenleriyle Mümbit bir hayatı sorguluyor yüreği çorak insanlar… Yaz yağmurları eşliğinde dağılıyor şehrin ışıkları. Bir akşam alacasında birden susuyor seni
KAR/DELEN
Bebek ağlamayı öğreniyor yalnızca. Çocuk, ip atlıyor evinde. Genç, sonsuzluk uykusunda, urganla bağlıyor hayallerini. Kardelen ölüyor. Rüzgar savuruyor kardeleni. Karlı dağlarda taç yaprakları uçuşuyor.
“Unutma emi”
“Unutma emi” dedi verirken kitabı… İçine saklayamadığı çiçeği eliyle tutarken utangaç edayla… “Büyüyünce..Hani sen okuyup uzaklara gitcen yaa işte o zaman eline alıp bu
BU DÜNYA KİMSEYE KALMAZ!
Furkan Dilekci – Bu dünya kimseye kalmaz, bilesin; Er geç kuyusunu kazar herkesin. Tut ki Nuh kadar yaşadın zor bela Sonunda yok olacak değil