geceye usulca sokulan karanlık gibi düğümlüyorsun göğüs kafesimde alnının kıvrımlarını açık unutulmuş bir pencerede salınan tül, çıplak tepelerin omzuna atılmış şal perçemin rüzgarı kucaklayıp
Yazar
NELER OLUR
* Aç kardeşin bir ah çekse ırakta Sofranda bal olsa zehir oluyor. Fani el sallarken bu son durakta Nefsime sorunca tehir oluyor. * Hiç
ÇAĞ SIZISI
nedir bu sözlerimde kanayan ızdırap harflerin suretine bürünmüş ince sızı çıkmalıyım gün doğmadan bu puslu şehirden çağ yangını yürek evimi sarmadan şimşek hızıyla birden
YÜZ GÖRÜMLÜĞÜ
kırmızı kırmızı sevinen güller var ne kuş sesi kaldı ne uzun hava en çok da duymadığım ezana üzülüyorum kafesini içten kilitleyen kasabadayız yalanım varsa
AŞK SENDROMU
Bir aşka tutuldum sığmaz akıla, Gönül ötesinde, dil ötesinde. Hasretim, gözümde tütüyor sıla; Kaç denizaşırı mil ötesinde. * Kara sevdalıya çıkınca adım Gömleğimi karton
KURŞUN SOFRASI
serin ve dalgın bir akşamüstü zeytine banılan solgun kudüs’tü yerden göğe yağdı kuru dualar iri alev topu sofraya düştü nemlendi gözümüz çözüldü söz hüzün
Yorgun Atlar Türküsü
ben yola bırakılmış güneşi yürüten bir ateş olmalıyım gördün mü kaç kuşak koşmuyor ki atın sağrıları yara oldu göç içmiş atlar zamana nasıl
KÖYDE YAŞAM, İÇİMİN MAVİ TOZ BULUTU
Köylü kadınlarının bir kısmı tarlada çalışırken diğerleri evde kazanlarla kaynattıkları sıcak suyu alırlar leğenlere boşaltırlar, elleriyle çamaşırları yıkarlardı. Hacce bacıda tandırı yakmış yine bu
ÇÜRÜYECEKTİR
Süslü yağdanlıklar makama araç Oldukça değerler çürüyecektir. Kayırma ön safta, revaçta haraç Kaldıkça değerler çürüyecektir. – Yazılan okunur, tesirsiz hutbe. Din ilmi emreder bu
HAMAM TASI
Atlas Tepesi tamamen yeşile bürünmüştü.Afşin’de kış yumşak geçmiş,kar az yağmıştı ama yağmur çok yağdığı için bahçeler,bağlar,tarlalar her taraf yemyeşildi.1992 yılı Mart ayının ortasıydı.Havaların güneşli