“ben sana mahcubum yalnız sen bilirsin” kömürsü yanlarımı yonttuğum günden beri kınına sığmıyor iyimserlik kılıcım keskin tarafından akıyor soylu insan
Yazar
Şiir Rengi
Sen ki aşk fotosentezi a. Yağmurlar giyinmiş bir zamanla geldik buraya benim üzerimde A d e m gömleği senin üzerinde Havva titremeleri Sonra
BAĞBAN GAZELİ
-Mehmet Osmanoğlu * Bağban hâr-ı nâlânın feryadını duyarsa “hak mıdır ki bu gonca öz dalına ağyarsa” kimse bilmez ve görmez içindeki yarayı bağrında açan
İNSANLIĞIN GEREĞİ
Kasılman boşadır, varlığın boşa! Adamlık nefisten tavizle olur. Yaratan görmez mi sanırsın hâşâ! Giderken yanında yaptığın kalır. * Vurarak kırarak menzil alınmaz, Bir gönül
EMANET KOKULAR
bir çiçeği koklayacak gücümüz yok artık yürüyerek tamamlarız günleri sırtımızı dayadığımız dün eksilir pencerelerden yana yakıla tüketiriz yönleri artık hiçbir şey eskisi gibi ölmez
Göçebe Kar
gündüz gizlice gece ulu orta göğün eşiğinde ölmeden afşin’e göçebe bir kar inse bir sırrın kaldırımında yürüsek soluk ve uzun gölgelerle beraber ay’ın parlayan
SERAPTAN ÖTE BİR ŞİİR
karşına çıkan tuz da olsa lokma da çıkmıyor sebepsiz değmiyor can cana bildim ezelden ebede bir düğüm var çözülmesi zor ölüm düğümü insan kursağında
DUR DESİN BİRİ
– Camiler büyüdü, süsü son moda, Üç beş ihtiyarla hoca hoş seda. Adalet sarayı yaptık bin oda. Hırsız rütbe alır, kolu kesilmez; Ne hain
SAYIKLAMA
yıldızlı bir gecede yolum masala düştü, gökçe hamak salındı gamzeliler gülüştü. günler haftalar boyu nice dağları aştım, od ülkesinde gönül çelenle karşılaştım. samanyolu takibi
GÜZ AVUTAN BAHÇELER
bir ayrılığın döşünde bırakıp git saçlarını dağınık kelimelerin yası başlasın yıkılınca hüzünden evi şairlerin güz avutan bakışlarıyla öylesine sus/kun nehirler gibi b /aksın sayfalara