KIŞ AYAZI

Üşümüş yanlarını saracak bir ablası olmalı her insanın. Sen soldun ya ablam, ben kış ayazındayım şimdi!

Elim ayağım tüm bendenim buz gibi bu aralar. Gömülen, bir diğer kopyası sanki bedenimin. Gitmek bir muammaysa kalmak gurbettir bana alenen. Kırılmış dallar, sönmüş ışıklar gibiyim, ürpertili, kederli, solgun. Acının tartısı olmaz demişti bir gün babaannem. Elemin ölçütü kalbimin ölçeğinde gömülü ak saçlı ninem.

Sıkışınca ferahlığım, daralınca dermanım. Karanlıkta gözümün feriydin, poyrazda, karayelde barınağım. Yamaçlarda derbent, uçurumlarda halat… Gece vakti şimaldin, seher vakti güneş. Her siyahta beyazdın, her gride turkuaz.

Ömrüm, lacivert bir bulut… Başımdan aşağı ağlayıp duruyor. Kalemim esmer yazıyor artık, sözlerim şikeste. Ölümle dirim arası bir yerdeyim. Tarifsiz bir uçurumun en dibinde… Halsiz bir orkide sesiyim. Avazım göğüs kafesimin derinlerinde. Gayrı uzaklardan gülümsüyorsun bana. İki yanağında iki gül bahçesi gamze…

Hangi albümde saklamalı gözlerindeki dolunayı? Kanatlarımı sökmek istiyor yalnızlığın köşe kuyuları. İçimi parçalıyor içimde göveren kaktüs dikenleri. Düz bir çizgi üzerindeyim. Ne ileri gidebiliyorum ne de geri. Sen hayattayken elmas gibi bilirdim kendimi. Sen gidince asfalt üzerine dökülen kırma çakıl taşlarına döndüm.

Uzun kuyruklu bir gelinliğin olacaktı telli duvaklı. Yargıç olacaktın. Sırtında yeşil cübbe, elinde hâkim tokmağı. Hayalimi gerçekleştirecek, Pamukkale travertenlerine götürecektin gözbebeği kardeşini. Jantları kırmızı, selesi turuncu katlanabilir dağ bisikleti de alacaktın değil mi, karındaşının bir tanecik ablası?

Hüzünlenince puding yapardın. Doğum günümde muzlu yaş pasta. Hafta sonlarında peynirli pişi… Hastalanınca nane limon kaynatır, terleyince havlu yerleştirirdin sırtıma. Yalnızca bir tane kardeşim var derdin. Benim de sadece bir tane ablam vardı. Okulun yazılı sınavlarına çalıştırır en yüksek notun efendisi olmamı sağlardın. Fizik, matematik, kimya… Sayende düşmanken dost oldular Demir kuluna.

Yağmuruma şemsiye açardın. Toplardın her bir parçamı, kırık vazo parçaları gibi dağıldığımda. Sularım durulduğunda da yanımdaydın, sel olup taştığımda da. İlk aşk, kederi ısmarlamışken hücrelerime çekip çıkarmıştın fırtınanın koynundan cesurca.

Birkaç vakittir sesim geri dönüyor sana seslendiğim vadilerden. Gittikçe akşama gömülüyor varlığına dair beslediğim umutlar. İyiden iyiye açılıp saçılıyor karanlığın kara aynası. Kuşlar göçmekten vazgeçti, ağaçlar yoruldu yeşermekten. Sürekli gözlerimin içine girip oturan gölgenle boğuşuyor kalbimin gözeleri.

İki sene evvelini sarıp duruyor kafamın içindeki gramofon. Boynumun köküne vuran acı dalgalar gözbebeklerimden okyanusun köpürmesine sebep olmuştu. Adım adım örmeye çalıştığı hayata gözlerini ilk açtığı gündü ablamın.  Papatyalı Parkı’ndan papatya toplamıştım okul çıkışında. Epey geciken ablamı heyecanla beklerken iki polis memuru çalmıştı kapımızı.

Onların her bir cümlesi kılıçtan geçirdi körpe bedenimi. Ucu bucağı kayıp bir boşluk açıldı sinemde. Bütün evreni doldurdum da sığdıramadım içerisine. Keskin bir kasaturanın üzerinde yürümeye başladım. Ben de bittim kasatura sırtının bittiği yerde.

Büyük bir yangın çıkmış Hukuk Fakültesinin yerleşkesinde. Uzun uğraşlar sonucu saatler sonra söndürebilmişler alev yığınını. Kaçamamışsın. Cansız bedenini çıkarmışlar ateş topunun arasından. En acısı da tanınmaz durumdaymış vücudun. Ne kadar uğraşsak ta izin vermediler cesedini görmemize. Ah ablam! Gencecik yaşta acılar içinde mi olacaktı dünyayı terk edişin. En zor ölüm şekli yanarak olsa gerek.

Annem felç geçirdi olaydan hemen sonra. O gün bu gündür bitki gibi yatakta…   Babam çöldeki Mecnun… Ağzını bıçak açmadı lanet olası hadiseden sonra. Benim ise dört bir yanım yanık karası… Soğuktan donuyorum abla.

Gökyüzü yağmur getiriyor sen gittin gideli kirpiklerimize. Güneşin kulağı sağır, dili lal, ağır ağır yükselen sesimiz. Kaç defa dört direkli tahta köprünün altında açtım gözlerimi seher vaktine. Anılar dimağımda kasırga, ilk günkü gibi canlı dimdik ayakta. Siluetinde durulanıp duruyor anılarım, birinden ötekine.

Yaşadığın sürece dişlerinle başın dertteydi. Doğuştan çene yapısındaki eğrilik nedeniyle birçok kez çene ve diş cerrahisinde operasyon geçirmiştin. Bugün YKS sonuçları açıklandı. İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini kazandım. Bir buket çiçek bir de sınav sonuç belgemi alıp geldim sana.

Üşümüş yanlarını saracak bir ablası olmalı her insanın. Sen soldun ya ablam, ben kış ayazındayım şimdi.

*

GÜLÇİN YAĞMUR AKBULUT

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Pendik Escort Bayan Maltepe Escort Bayan Kartal Escort Bayan Kadıköy Escort Bayan Ataşehir Escort Bayan Ümraniye Escort Bayan Anadolu Yakası Escort Bayan Şişli Escort Bayan Mecidiyeköy Escort Bayan Taksim Escort Bayan Beşiktaş Escort Bayan Ataköy Escort Bayan Bakırköy Escort Bayan Bahçeşehir Escort Bayan Avcılar Escort Bayan Beylikdüzü Escort Bayan Şirinevler Escort Bayan İstanbul Escort Bayan Avrupa Yakası Escort Bayan
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram