– YAVUZ DİNÇ
*
- Umuda Dâir
*
buram buram toprak kokusu yakarken beni
yine başlayacak mı mevsim yağmurları
caddeler ıslanıp toprak kokacak mı bu şehir
yansıyacak mı katrelerden süzülen ışık
*
gözyaşlarına tutkulu ağaçlar
yapraklarını okşayacak mı damlalar
kol kanat gerecek mi sevdalara
yere kapanmış son yağmur damlası hayalinde
*
yüzler ıslanmış başları eğik kaçışır mı insanlar
kimse farkında olmazken birbirinden
taş yağmış misali gök gürültüsünden kaçarak
arar mı kendine sığınacak kuytu bir köşe
*
ansızın görseler güneşin yakıcı yüzünü
sevinerek bir umut ile gökyüzüne bakar mı
neydi insanları o tatlı dokunuştan uzaklaştıran
gökyüzünün inci tanecikleri yağmurun sevdasından
*
güneş ateşiyle yakacak mı toprağı
toprak hem yanmak hem sulanmak ister
dışarıda yanan ateşe inat heyhat
buz tutmuş en ücra köşeleri ısınmak ister
*
- Rüzgâra Dâir
*
yine nazlı nazlı eserdi rüzgâr uzaklardan
umuda uzanan ağaçların ardından sıyrılarak
bir haberinmuştusunu yüklenmiş üzerine
sevdalı bir melodiyi fısıldar dokunduğu yerlere
*
simalar onunla beraber şenlenir şimdi
uğultusu müjde bekleyen bakışları ürperterek
ilk şarkı çalınmaya başlarken yağmura
sadık bir yar gibi usul usul eserdi gönüllere
*
mum gibi sönmekteydi gündüz
karanlık sokakların üstünü sarıp sarmalamış
revâzinlerden lambalar çığlık çığlığa yanarken
yankılanan sesi kulaklarda büyük bir yıkım
*
kâh kuşların ötüşüne eşlik eden rüzgâr
kâh caddelerin arasından bağrışları çınlar
kâh yankılanırken ormanın bağrından bir uğultu
yaprakların nağmeleri duyulur gecenin içinden
*
rüzgârın en güzel sahneydi belki de gece
usulca çalarken şarkısını karanlığın dehlizlerine
yağmur ve toprak da ritme kapılmış
başları döndürecek gök gürültüsü gecenin içinde
*
şimşekler çakar karanlığın ihtişamı altında
korku yüklü bakışların ardından ürperen kalpler
masmavi gözleri dolaşırken kıvrımlarında
hoş bir sedayla son bulacak gözlerindeki yolculuk
*
III. Yağmura Dâir
*
görünmez olur deniz mavisi gözlerin
kah varmış kah yokmuş gibisin
oysa seninle dirilmek isteyen benim
gül biraz şimşekler toplansın etrafında
ve kuşlar çağırılsın neşelenmiş ağaçlara
varsın bulutlar perdelesin güneşi
parlamaz olsun yıldızlar
çağlayan nehirler sussun sen uyandığında
rüzgarsız bulutların vals yaparken gökyüzünde
toprak kokusu sarsın bütün benliğimi
yeşile bürünsün dokununca kavrulmuş bedenim
yağmur yaşamın adıydı
tüm mahlukata ab-ı hayat olacak
gün gelecek toprağa kavuşmak için
gökyüzünün uçsuz bucaksız derinliklerinden süzülür
gün gelecek kar tanesi olup üstüme örtülecek
eriyip sel olur dağlardan taşlardan aşacak
coşarak sevenin kalbine gümbür gümbür akacak
gün olacak damar damar içine süzülecek
ve o narin dokunuşuyla hayat bulacak bedenler
*
- Toprağa Dâir
dakikalar saatleri
saatler ise birbirini kovalar
yağmur bulutlardan damla damla süzülürken
toprağın kıvrımlarında hayat bulacaktı sevdalar
bulutların ardında kaybolmaya yüz tutmuş güneş
günbatımı arefesinde etrafı kızıla boyarken
bir ezanla doğan bir ezanla batacaktı elbet
yağmurun gözlerinden batan günü izlerken
toprağın ateşi sönmüş
yağmura doymuş
ritmi kesilmiş
müzik kısılmıştı
rüzgâr susmuştu artık
ve gece yakmıştı tüm yıldızları
etraf aydınlığa boğulurken
şimdi daha netti geceler
içinde hayat bulan kıpırtılar korosu
eşlik eder tüm sevinçlerine toprağın
gönlü o kadar derindi ki
kucak açmış yağmurun coşkusuna
tek bir söz bile söylemek gereksiz
yeni hayatların başlangıcı kıpırtılar vardı içinde
yüreği körpe bir kuşun uçma hevesini andıran
bir çırpıntıyla savrulur göğüs kafesinin içinde
yaprakları terlemiş nebâtat bir savaşçı edasında
*
- Güneşe Dâir
bir şafak vakti
rüzgâr sazlıklardan mırıldanır
toprak güneşe hasret şafağı beklerken
son yağmur damlasından
son çiy tanelerinden
gözleri kamaştıran bir ışıltı
buğulanmış gözlerin perdelerini açar
sahnede dillenirken güneşin nağmeleri
sarıp sarmalayacak toprak ile yağmurun sevdasını
ardından yaşamdan sesler duyulur derinden derinden
–
yağmur gülümseyince toprak şenlenir
toprak gülümseyince hayat şenlenir
uçuşankuşlar güneşin nağmelerini seslendirir
ve güneş tüm neşesiyle çalan bestedeki yerini alır
yaktığı yerler kavruk kavruk
âdeta bir yangın yeriydi toprak
toprağı kuma yağmuru suya dönüştürecek
ardından sevdaları buharlaşıp uçacaktı gökyüzüne
yaşayacaktı ateşe ve susuzluğa dayanan
her şey savurup bir köşeye atılırken
suyunu bırakmış çölleşmiş tenler
bazen varlıktan hiçliğe süzerken
bazen hiçlikten varlığa yol alacak
*
- Sevdaya Dâir
*
bir bahar şafağı akarken zaman sana doğru
bilemezdim neden her taraf zifiri karanlık
âmâ olmuş gözlerim seni görmeyince
ey yâr göster kendini seninle göreyim yeniden
*
seni düşlerken geceler gündüze hasret
sana sığınırdım en soğuk gecelerde
seninle ısınırdım kopan fırtınalarda
ey yâr sende yaşardım duyguların en tatlısını
*
isimsiz şiirler kazınırdı yüreklere
denizden satır satır yazılan sevdanın öyküleri
bulacaktı bulutlara asılmış hayallerini
ey yâr toprakta yazacağım bu sevdanın masalını
*
toprak kabaracak köpür köpür
bütün aşkları ve âşıkları görebilmek için
her mevsim başka renklere sarılarak
ey yâr yaşardım sevdamı mevsimlerden gün alarak
*
rüyaların en gerçek yüzüdür bulutlar
saflığın en beyaz yüzü saracak gökyüzünü
hasret yangınında sevdalar yakmış bir yürek
ey yâr giyerim sensiz bir isyankâr vücut