İşte şurada susuyor uçtan uca sergili şeyler
susmuş balıklardan bir mavi önce
susaduracak şeylerden hatırlı
o sırada bekleneni veriyor
dalgadan yuvarlanan incir
ağzıyla rock doğuruyor yumuşak
hem öyle böyle değil nasıl bir yavrucak
çivileri giysimden çırptığıma ne bakıyorsun
çıkma sokağa dedi annem dediyse
cık ol çık bak çık dur çık gel
çıt çıkar
cık cık cık cık
ama bu yolun sonu yol değil sızıntılara çıkar
kitaplarda kalan üstümdeki kalabalığa aldırma
bırak elindeki metinleri
sürün ateşe doğru sulanarak
topladığın karanlık sende kalsın
kaç ömrün kaldıysa üstüne yap
bunun şakası yok ölmek için çok geç
durmadan dönüyoruz bir kedi daha fırladı önümüzdeki arkası yarına
olayı nereye bağlasam guantum
gece yarısını atıyor jandarmalar namludan otomatik
yıldızaltında dolaşan gecelikler betonda
yeni bir şiir oysa yoktu
yeni bir sanat yoktu
bu üçüncü yoktu yeni
ilk teneffüs ilk ritmik bozukluk ilk akide şekeri aynadaki örümcek akrabasızdı
yeni
icaplar örneğin tuzsuz deniz
yeni haritasız sevgi uçan taş
aksak ses sudaki bir resim gibi
yoktu şimdi
daha yeniydi uyarılma fikrimin başında
toplu sünnetler
eve geç gelen melekler
dilaltı hapının bulunuşundan da yeniydi
silikon demir
hadi ordan yeni miydi sözlükteki sis
kime ne çocuk duadasındaki çaresizlikten
bu işler yabancı sevgilime yeni
marjinalsin geç duvaktan kaldırıma otur
niyetlisin yıkıntılarına önce varmaya herkesten
kendi düşüne varamaz ki kimse canlı
şu karşı ay nasıl harlı kuyunun beşinci katından
yalnızlıkla berabersin öyle mi?
deprem saniyesiyle bir yaş büyüksün
kırk yaşından
daha yeni kendine gecikmelerin
hazır yaşamak için her yer baba evi
bir gelecekten ateş ediyorlar gitme
henüz sesti geçmedi düşlerden
pıhtımı taşıyan kan
düşekaldığım birisi olmalıydım
ama nereden?
düşeyazacak şimdi
yok yağmasaydı
yağmur şemsiyeler tarihinden
sanki sesinin sonu duaymış gibi
sanki salyangozların dikiş izleri
yırtık ağaçlardaki
bu penceredeki renksizlik
hiç aklına gelmemiş gibi aklın
aklından bir zina tutup
sıçratmadan sesini
kimin dizine koysam herkesin sanki ellerin
sanki vuran dalganın sesi gıcırdayan
tahta hiç değildi
bileklerinden geliyordu soğuk
şakağımda ölüm sensizliği
nefesindeki düzensizlik gelgitli bir hamilelik
iki tane her mezardan
şimdi hiçbiriniz hiçbirimiz için hicret
hem nasıl da yeni gibi birinciler
biri güzelmiş ömrünün biri çirkin
biri yola çıkmış gelin
birinde yoktum birinde çok dilli küfür
trafikteyim şimdi
sonra bölünsek…
*
SALİH SEZEN