yıldızlı bir gecede yolum masala düştü,
gökçe hamak salındı gamzeliler gülüştü.
günler haftalar boyu nice dağları aştım,
od ülkesinde gönül çelenle karşılaştım.
samanyolu takibi gizli gizli kılmıştı,
yüz vermeyişinden gök maviden sıkılmıştı.
ak pelerinli peri teşrif etti huzura,
sazak rüzgarlar esti tarifsiz tasavvura.
iki yanağı alev, boğaziçi’ydi kaşı,
hayret içinde kaldı devrin mahir nakkaşı.
görmedi hiçbir belde böyle masum talanı,
duymadı sağır sultan aşikanda nalanı.
cezbesinin haresi gülle karış karıştı,
çeşminde her nazarı hazin bir yakarıştı.
ışıl ışıl balkıyıp kıskandırdı mehtabı,
kement ile bağladı gözümden içtinabı.
yan nazar ile canan kınından kılıç çekti,
kalbimin duvarlarını delip geçecekti.
çözüldü dizlerimin bağı yere yığıldım,
ruhâni bir göç ile tespih gibi dağıldım.
kesik kesik silindi zihnimde her ne varsa.
kut kuşuna musallat yedi başlı düçarsa,
tertemiz bir aleme kanatlanıp da göçtük,
hayaller kıskacına düşüp yakamoz saçtık.
ruhun mengenesinde kızıl ateş yakıldı,
örümcek ağlarına yeğin heva takıldı.
billur taneli sema ayla ışığa kandı,
sapsarı bir hareyle mor tepeler yıkandı.
kollarında yaylandı aşk çözümlü bilmece,
tarife sığamazdı cananla geçen gece.
hiçbir eser kalmadı yürek donduran kıştan,
mest oldum gözlerinden aşkla kopan alkıştan.
saçımda dolaşırken elleri dizi dizi,
ipek bir seccadeydi sanki kıvrılan dizi.
gece keskin sancıyla bölündü birden uykum,
dağıldı silik rüya aydınlık çöktü kum kum.
seherle ışıdı gün göz göz olup karaltı,
kelebek kanadıydı cananın boyun altı.
aydınlandı düşler ülkesinde son karanlık,
gizli lisanla bitti gün ayracı sahanlık.
*
İLKER GÜLBAHAR