*ZİYA NURDAN
*
Unut ki unutmak en küçük günahın olsun,
Beklediğin sabaha hep karanlıklar dolsun.
İşlediğin cürmünle hep kapılarda bekle,
Tek başına kal da umut salını itekle.
Sonsuza dek geçmesin, içinin sıkıntısı,
Kıyâmeti beklesin kabrinin yıkıntısı.
Sıratı geçmek için göster o cüretini!
Peşinden gelene ver sadakat ücretini!
Unut gam deryasında terk ettiğin salımı,
Unut, gülerek attığın o meşhur çalımı.
En ücra köşelerde derdine derman ara,
Merhem vurdukça çoğalsın sinendeki yara.
Unut yıktığın gönlümü hiç pişman olmadan
Sen saçını tara güzelim kırlar dolmadan.
Cefayı çeken bendim, sen hep sefa sürerken
Ben kabre yaklaştım sen hep huzura ererken.
Unut bu oynadığın arsız gönül oyunu,
Âleme ezberlettin değişmeyen huyunu.
Dön bir bak, gönül tahtım yıkılmış ellerinle
Gurur duy ardında bıraktığın eserinle.
Unut reva gördüğün bana siyah rengini,
Unut söyle buldun mu aradığın dengini?
Teselli umuduyla beklemen eksilmesin,
Mendil bile ar edip, gözyaşını silmesin.
Unutmak güvendiğin tek sığınağın olsun,
Aldığın tüm ahım utanç yığınağın olsun.
Unutmayı da unut cesaret varsa eğer
Ne de çok günahın varmış gizlenecek meğer.