
direnmeyi deniyor yokluğun kıyısında yorgun bir şehir
altı yüz gün geçti yürüsek varırdık
taş alsak avcumuz dolusu
düşen taşları alıp sınır yapsak yine at/sak yine at/sak
varırdık, var/a/madık
var mıydık onu bile unuttuk
uzak ve umarsız bakışlar çoğalıyor yüzümüzde
dünya kiriyle bağladık yolumuzu
bu yüzden yakmıyor bağrımızı yürümek
bu yüzden yakışmıyor ellerimize öfke
bir tek sapanlarımız kaldı kavga günlerini hatırlatan
bari onu alsaydık geyikli bir örtünün üstünden
silah yerine
uyanırdı içimizde belki bir bahar düşü
aylar oldu ölünce de çoğalan biz oluruz sandık
her düştüğümüzde yeryüzü yeşerecek
ebabiller kanat vuracaktı bizimle birlikte
alıştık sonra
simsiyah bir boşlukla doldurduk bakışlarımızı
çok oldu mahcup bir yüz arıyoruz aynalarda
unuttuk ve utandık kendimizden
üstelik utancımızı gizleyecek bir örtü de bulamadık…
*
AKİF DUT
