Eski Eylül

bebektim

susuzluk dağının kucağında 

raks eden rüzgar gibi savrulurdum

annemin azıcık sütüyle

kuru ekmeğin gölgesinde büyüdüm 

 

ve yine eylülle geldin

sessizce eski gölgelere dokundun

bir dere yatağından söküldün

elimdeki testiyi kırdın

hüznümün omzuna usulca dokundun

 

ve yine gittin

akşamın koluna girip 

sakince sessizliğin en keskiniyle gittin

 

geceye sarkamadı ışıklar

 

son anda su kırbacı değdi çatıya

kişneyerek peşine düştü evin üstü

 

uzağın çektiği bulutlara tutundun

bir ırmak gibi süzülüp gittin

geriye kurumuş bir yatağı bırakarak

 

güneş kaldı gökyüzünde 

ben kaldım 

zincire vurulmuş 

gölgelerin duvarı deldiği

damsız bir odada 

boynu büküktüm…  

sehpanın üzerinde 

avuç içi kadar kurumuş ıssızlık

solgun

bir saksıda

ben kaldım

 

ve badanasız 

inleyen duvarda

çengele asılı bir göl resmi.

*

KAZIM GÖK

Eski Eylül” için bir yorum

  1. KAZIM GÖK’e …

    Ve yine sen kaldın,
    Kol kola asılı bir sessizlik ortamında,
    Eylülden geriye kalan bir avuç gri,
    Suya el açmış balkondaki saksıda.

    Ve yine sen geldin,
    Çengele asılı bir göl resmi kadar,
    Durağan ve derin çağrılar çağıldayan,
    Dilinden.

    Ve yine yokluğun elinden sen buldun,
    Bir saksıda kurutulmuş yaprak bezeleri,
    Evin içine açılan bir kalpten,
    Bin damar,
    Damar, damar çatlak ve yorgun.

    Ve yine kızgın güneşi sen aldın,
    Gökyüzünden,
    Cayır cayır yanan gönüllerden,
    Mavi, mavi bir yerlere uladın,
    Bir yeryüzüne,
    Ve yine sen,
    Kazım…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook
Twitter
YouTube
Instagram