*RIDVAN YILDIZ
*
Karanlığın ağzında biriken yıkıntı
Ele geçirmiş bitmeyen aydınlığımızı
Kıyamet kadar vakit varken
Bize yetmez oldu telaşa sarılı dakikalar…
Mümkün mertebe gitmek gerekirken
İhtiyarlıktan gençliğe doğru yalansız
Bir türlü bitmiyor içimizde kalanlar
Yağmurun bile ayak izlerini taşırım gözlerimde…
Koca gökte yıldız bulamadınızsa eğer
Bir taş, bir çiçek bir de kuşlar sarsın beni
Düşkünlüğüm aklıma gelir yağmur yıkadıkça denizi
Kimileri yaz havalarını çiğneye dursun, tüketsin
Düşlerim her sabah kendini güne teslim ediyor…
Korka korka yaşamak birikirken içimizde
Hep acıklı şarkı sözleri oturur bir aşığın diline
Oysa ben canlıya cansıza öğrettim adını
Yüzünün rengini biliyor gölgeler bile…
Suskunluğun hırçın gürültüsü dolduruyor bir yanımı
Bir yanımı yazılmış kader…
Büyük olan, küçük kalan da kimmiş
Bir nokta var eder bütün dünyayı
Neden ve nasıl bildiğimi anlayamadın gitti…
Sükût, yasını tutsun ihtişamlı günlerin
Bakışların dolduruyor hürriyetimi bir bir
Ki sen zindanımsın hala
Uzak köylerin feryadı gibi duyulmadım
Durgun sulara boyun eğen yüreğimle…
Kim bulmuş aradığını, kim ne anlamış dünyadan?
Sormak nafile, bir anlık geçiyoruz, uçtuk yuvadan
Her ruha bulaşır, bir illettir yalnızlık
Masum çocuklar geçiyor mutluluk ülkesinden
Biz bir gönül kışında tükenen küçük alevleriz…
Elime bir avuç hayat aldım doğuştan
Gördüğüm herkeste toprağa düşme korkusu
Sesim kayboldu nefesin geçerken yanımdan
Ve enkazımı kaldıramaz hicrana tutsak gülüşler
Bir canım kaldı onu da al git yanımdan…
Bir özlem nağmesine düğümlenip
Harf harf sana benzetirim bütün renkleri
Bir dal koparılsa yerinden, ürperirim
Korkarım ormanların gürültüsünden
Daha gencim kartpostallar gibi kokuyor yaşım…
Geleceğe bakmaya tutulmuşken yüzümüzde bir ayna
İnsana her yaşantı bir derstir aslında
Ancak yükümüz var hala kalanlardan yana
Eller ne derse desin bitmez bir yoldayız
Gidiyoruz, yollar bitmeden aramızda…
Dudaklarıma sonsuz bir git yapıştı arkandan
İstersen ateşler doldur ömrümün kalanına
Biz yanmaya meraklı değiliz yanık adamız gülüm
O yüzden ozanlar, türküler düşmez dilimizden…
Meğer ne çok severmişim sabırsız kuşları
Her gidişte güneşin doğuşunu getiriyorlar bana
Bir özlemden daha büyük hikâye yoktur anlayana
Yazılamayan kısmı sarar günlerin kalanını…
Ey sulara düşen yanım, fısıldama kulağıma
O zaman kıyılarına yaklaşmayalım denizin
Bize neler anlatır kim bilir…
Gidelim, sular bir tuzak bildiğin
Bense köprüden daha sıkı bağlıyım toprağa
Daha fazla ıssızlık yaratma gözlerime
Senle dökülecek tutkum masalların ağzından
Bazı yaralar affetmekle başlar
Bil ki sen başlayınca biter ruhumda tüm siyahlar
Sonunda akşamüstü, ağır ağır geçer günlerimiz,
Pencereler yüzünü dönmez öyle her yere
Ölüm ancak sözde uzundur yaşayanlara
Fakat bir anda olur güneşin batışı
Bir anda kimsesiz kalırız…
Bir şey söyle ya yaşat ya hayata bağla
Asla yarım bırakma bir yanımı
Bilirsin sözden ağırı yoktur taşıyabilene
Ne yüklersen yükle ağır söz yükleme gönlüme…