GÜN BATIMI BİNEĞİ

 – MEHMET OSMANOĞLU

*

soğuk t/enli tahtalar birbirine çatılmış

ürperip gölgesinden gölgem bile kaçıyor

kanı çekilen bir ten içine kapatılmış

gizemli bir el sanki kapağını açıyor

*

bir nefes duyuluyor canhıraş hırıltıyla

mor renkli bir dudaktan boşluğa yayılıyor

bedelini ödemiş hayatın hayatıyla

bir ömürlük uykudan, bir ölü a/yılıyor

*

ayak ucuna doğru dar/alan bir tasarım

bir insan nasıl sığar bu biçimsiz odaya

bütün kaygılarımı yamacına asarım

uzanırım bu tatsız sevimsiz payandaya

*

mıhlanmış her yanından kırıp çıkmak ne mümkün

bu karanlık hücreye yok mu bir ışık tutan

meçhule seferinde bineği her ölünün

ölü ki gözleriyle bir hayatı uyutan

*

kim bilir kaç yolcuyu taşımış sayan var mı

bu rıhtımdan açılan bu gemi sonsuzluğa

ölüm denen hâdise gerçekmiş d/uyan var mı

her tabuttan yayılır bu hakikat boşluğa

*

hem çok da yakındaymış her an gelebilirmiş

bu gizemli sefere karşı k/onulmaz emir

toz pembe hülyâları birden silebilirmiş

bir çürük teneşirle kancası paslı demir

*

belki bir sekte-i kalp belki buzdan bir saçak

her şekilde aniden tehirsiz saatinde

bu ruh bu kafesinden bir şekilde çıkacak

batacak bir gün güneş günün nihayetinde

*

haydi çağır ne varsa sırtını dayandığın

döndürür mü bir uzun sefer hazırlığından

ecelin pençesinden kurtaracak sandığın

gelse bir masal kuşu tılsımlı kafdağı’ndan

*

işte ölüm gerçeği dipdiri ve karşında

ister inan istersen efsanedir deyip geç

haykırır sırlı ayna ona her bakışında

yüzleşeceksin bir gün belki erken belki geç

*

hızla döndür o vakit şimdi yüzünü Rabb’e

el çekip bu dünyanın aldatan hül/yasından

birle büyükle onu şâhit olsun gök kubbe

arındır yüreğini n/asırlaşmış pasından

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook
Twitter
YouTube
Instagram