– Mehmet Osmanoğlu
*
serpil ki burçlarından bulutlarla teninde
hırçın okyanusların bağrında patla birden
bu sahipsiz ağıdın eskiyen mateminde
bir zırh devşir kendine gök buğusu tekbirden
*
sonsuz uyanmışlığa ayarla saatini
dimdik doğrul şafağa kilitlenmiş ve zinde
bir olana biriktir bütün itaatini
aşkla, sabırla yürü bu ışığın izinde
*
mevsimler solmayacak bir bahar fısıldasın
mülevven bahçelerden ellerini çeksin kış
farket ki ne müstesna, ne münbit fasıldasın
her boşluğa örülsün hilal desenli nakış
*
duraklama bir anlık, çatlat muhayyileni
özlediğin fecirler ufukta göz kırpıyor
sal ye’sini sürgüne, sürgüle gâileni
dinle damarlarını nabzın nasıl çarpıyor
*
çağlardan devşirdiğin onurlu bir mirasla
şaha kaldır nicedir uyuyan atlarını
sırtını bir dağ gibi o tarihine yasla
kızıl elma’ya değdir kutlu kanatlarını
*
bak işte ses veriyor maveradan bir akis
muştulu nefesiyle can sunuyor rûzigâr
kaplasın dört yanından ruhunu bir özge his
düşsün mavi göğüne sönmeyecek yıldızlar
*
bilenmiş soluğuyla geceyi gölgeliyor
kehkeşanlara kaçmış o eski güneşlerin
bin küsur yıllık yoldan bir bir geri geliyor
tuğların, ihtişamın, al benizli düşlerin.