Mahzende sıkışan çocukluğumun flasteri. Bozuk plak misali cızırdayan gençliğimin ağrı kesicisi. Kim ne derse desin. Karanlık gecemin taze sabahıydı ömrümün Gönül ablası. Hayatın sancıları
MANŞET
BAHTİYAAR
bahtiyaar / bahtiyaar dil sustu, şiir hani kapandı mı hançerenin sevgi sesli mağarası söz nerde barınır nerde arınır kelimeler mıknatısı düştü lütûfkâr sevgilerin
SERAPTAN ÖTE BİR ŞİİR
karşına çıkan tuz da olsa lokma da çıkmıyor sebepsiz değmiyor can cana bildim ezelden ebede bir düğüm var çözülmesi zor ölüm düğümü insan kursağında
GEÇERKEN EYLÜLÜ
sararmış eylülden geçtim kurumuş çimenlikten kuş sesleri eylül sarısıydı gri bir bulut gibi yanında koşmak istedim üzerimdeki gömlek yazdan kalma renkteydi güne bulaşmış ayva
DUR DESİN BİRİ
– Camiler büyüdü, süsü son moda, Üç beş ihtiyarla hoca hoş seda. Adalet sarayı yaptık bin oda. Hırsız rütbe alır, kolu kesilmez; Ne hain
SAYIKLAMA
yıldızlı bir gecede yolum masala düştü, gökçe hamak salındı gamzeliler gülüştü. günler haftalar boyu nice dağları aştım, od ülkesinde gönül çelenle karşılaştım. samanyolu takibi
GÜZ AVUTAN BAHÇELER
bir ayrılığın döşünde bırakıp git saçlarını dağınık kelimelerin yası başlasın yıkılınca hüzünden evi şairlerin güz avutan bakışlarıyla öylesine sus/kun nehirler gibi b /aksın sayfalara
ATLAS AĞIDI
bilinmez nice vakit gözlemekte şehrini sislenmiş gözleriyle dalmış atlas tepesi mazisini arayan içli yakarışıyla dualarını arşa salmış atlas tepesi – el etmekte yıllardır gelip
Külden Sesler
I eylül’ün kocaman ağzında ruhumdan kopardığı bir gün ağrısı var II o ısırıp yanağımı baygın çağlar bırakıyor bana III geçip gittiğim zaman koridoru ıslaktı
MUCİZE YÜZÜN
el değmemiş meryem’in doğurması yüzün senin çorakların hafızasını kendine çeken ırmak gölde yanarak kayık gibi yüzen şamdan ilk tüylerini giyinmiş güvercinleri çağıran bayram yeri










