* Elinde yağlı dürüm, şakşağa dolaşırsın. Pilava dökülen yağ araya gitmez emmi! Hedeflerin hayaldir, acık zor ulaşırsın. Günlük kırk takla gerek, şakşağın yetmez emmi!
Yazar
Askıda Bekleyen Yalnızlık.
gözlerim askıda bir yalnızlığı avutma telaşına düşünce dokunur ellerime sultan söğütlerinin kokusu tenimde yurtsuz telaşlar çoğalır her akşam ve bir gül savrulur yağmur sonrası
YAŞAMAK NÜSHASI
derin soğuk başlamadan, kaderin yorum saatine ayarlı zamana ılık bir söz ek. ilkyaz çatlağı dudağın, kımıltısıyla ısıtsın gök evlerini. baktıkça gök evlerine,
Eski Eylül
bebektim susuzluk dağının kucağında raks eden rüzgar gibi savrulurdum annemin azıcık sütüyle kuru ekmeğin gölgesinde büyüdüm ve yine eylülle geldin sessizce eski gölgelere
DİRENMEYİ DENEYEN ŞEHİR
direnmeyi deniyor yokluğun kıyısında yorgun bir şehir altı yüz gün geçti yürüsek varırdık taş alsak avcumuz dolusu düşen taşları alıp sınır yapsak yine at/sak
O, TÜRK ŞİİRİNİN SON DÖNEM ŞAH DAMARLARINDANDI.
O; Türk diline, Türk kültürüne ve Türk dünyasına büyük hizmetleri dokunan; Türkçenin duru zarif ve latif sesini şiirlerine ve nesirlerine yansıtan; Anadolu’dan Uluğ Türkistan’a
YAŞAR AKGÜL’ÜN YENİ YAZIYLA SÖYLENMİŞ ESKİ TÜRKÇE ŞİİRLER’İ
İncelemeye kitabın adından başlamak, sistemli bir analizin gerekliliği düşüncesi ile … Eski ve yeni karşılaşması veya çakışması, edebiyatımızda yaklaşık yüz altmış beş yıl öncesine
U/yanan Takvimler
yine bir takvim u/yanıyor dağların derinliğinde bulut gölgesinden dağılır gibi beklemekten yorulan bin selamla gelip kurulur mevsimin tahtına eylülce hatıraların izi kaybolmadan daha sesinden
ZULMEDEN Mİ, SEYREDEN Mİ?
* Seyirciyi seyretmek yaralarımı kaşır, Ecdatla kıyaslarım aynı kanı mı taşır? Siyonistler yıllardır bebeklerle savaşır, Zalim zulmeden midir, zulmü seyreden midir? Ölü müyüm, diri
Saklı Seher
kerkük urumçi srebrenitsa gazze haddini bilmiyor işte bu acıların çarşaf çarşaf ıslak hüzünleri vicdan sustu gölgeler yitti kuytulara sinmiş bu zifiri karanlıkta neyin nesi demeyin










