Tayyib ATMACA * Sözlük kurallarına riayet etmeden kendi kendime sesin karşılığının yine ses olduğunu söylesem içinden yüzüme karşı kim nasıl seslenir. Her canlı, cansız
Yazar
AFŞİN İÇİMDE YARADIR
. 1974 yılı olmalıydı… O zamanlar Karşıyaka Mahallesi’nde Lorşunlu Hacı’nın evinin yanı başında Davulcu Mamed’in evinde kiracıydık; ev hemen yola bakardı, yolun altında gözden
DÜŞ SAĞANAĞI
İLKER GÜLBAHAR
BİR HİKÂYE FASLI
Habibe teyze, yakınarak sorar kocası Üzeyir emmiye: “Herif, el âlem para gazanıyo, sense durmadan tembel tembel yatıyon. Evde aazımıza atacak
DÜNYADA BİZ
Yapılanı duyarım elim varmaz yazmaya Ağlanacak halime ağlamam, ağlayamam Müslüman’sa bir tek Türk yeter ordu bozmaya Kara bana yakışmaz bağlamam, bağlayamam *** Yüreğimi yoklarım
GÖÇ HAVASI
El yükledi göçünü De lo gurban de yürü Sen ararsın keçini De lo gurban de yürü Bırak artık yatmayı Bırak mekân tutmayı Bırak
DİRGEN İSA’YLA MACERALAR
“Gençtik çoook…” Ş.Taş … Yıl bin dokuz yüz seksen ya da seksen birdi, çok iyi anımsayamıyorum. Ağabeylerimden biri, Kayseri-Maraş hududu sayılan Binboğa Dağları’ndaki yaylamız
YOLA ÇIKARKEN
YOLA ÇIKARKEN Bizler çocukken yaşlılar, dedelerimiz misafir odalarında “Bugün Yarpuz’a gittim” ya da “Yarın kısmet olursa Yarpuz’a gideceğim.” derlerdi. Tarihin doğduğu medeniyetlerin yeryüzüne
Rehavet
Rehavet Burak sandık nefsimizi binerken Cennet diye cehenneme götürdü Ayıkmadık aşk ateşi sönerken Bir rehavet bizi, yedi bitirdi Gözümüz doymadı, karnımız tok da