şu yaşamak meydanında/ neşe hüzün karılmaz mı dünya ömür değirmeni/ öğütmekten yorulmaz mı zaman çarkında insanı/ eskidikçe gel de tanı talan olur gülistanı/
Yazar
YİTİK
Zor, susturmak sessiz çığlıklarını kalbimin Gel bir de bana sor şu dağlar titriyor Arşa değdi gözyaşlarım görmez misin? Dökülüyor avuçlarıma bulutlar Kayboldum sislerde bilmez
İÇE BÜKÜK GÜN
I ah sessizliğinden kırılırmış çocuklar II niçin her can verilişte devam eder ölümüne ölüm promosyonu iki kere ikiyle
Ağlayan Gelin (Ters Lale)
Ey, yüzü yüzüme ayna olan kadim yalnızlık, bir bahar kuytusunda kıyamım ben. Soğanlı çiçeklerin nadide türlerindendir. Utangaçtır, yüzü hep yere bakar. Rengini utangaçlığından almıştır
HİKÂYELER ARASINDA / NECDET EKİCİ / GÖNÜL FENERİ
Necdet Ekici, hayatındaki rutin gidişatın değişkenliğini vererek başlar Gönül Feneri adlı hikâyesine. Aslında bu bir çeşit zamanın değişikliğinin de bir habercisi gibidir. Bir gece
YÂR
* Çölünde susuz gezerim, Irmak olur akarsın yâr! Bina diye söz dizerim, Kaleleri yıkarsın yâr! * Arkadaşız keder ile Huzur oldu gayri çile Iradıkça
YÂR
* Çölünde susuz gezerim, Irmak olur akarsın yâr! Bina diye söz dizerim, Kaleleri yıkarsın yâr! * Arkadaşız keder ile Huzur oldu gayri çile Iradıkça
EL PENÇE İNTİZAR
güç kalmadı ah kalbimi yordum seni andım vuslat diye çıktım yola hicrâna bulandım bir vakt-i seher handesi göz kırpsa da birden her gün başı
Üşütme Albümü
oğul dedi: babacığım kalbine astığın bu karlı fotoğraf üşütmez mi iç evini. baba dedi: ey oğul yüreği çerağ dalı oğul kar
Yankılandı Suskunluğum
ucundan tutuşmaya hazır ömrüm baharı akıtan ırmakta çitileyerek yıkadım yalnızlığımı ılgın ılgın esen rüzgara serdim çıkmadı üstünden kalabalığın lekesi ben ki alfabemin









