Haşim Kalender; “Benim Dünyamda Şiirin karşılığı bir ömürdür”

İstanbul Merkezli yayın yapan Net Haberler Yayın Kuruluşu Afşinli Şair Haşim Kalender ile Röportaj gerçekleştirdi.

Şairlerle Hasbihal adlı sayfada yayınlanan Edebiyat ve Şiir üzerine Röportajı Şair Nilüfer Akıngül gerçekleştirdi.

Biz de Yarpuz Edebiyat Dergisi olarak Yayın Kurulu Üyemiz Haşim Kalender ile yapılan bu nefis Röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

HAŞİM KALENDER KİMDİR?: HASBİHAL VE SÖYLEŞİ…

1963 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Marabuz Mahallesi’nde dünyaya geldi. Endüstiri Meslek Lisesi mezunu olan Haşim Kalender kamudan emekli, evli ve beş çocuk babasıdır. Basılmış sekiz adet şiir kitabı bulunmaktadır. Halihazırda şiire yönelik çalışmaları devam etmektedir.

Eserleri:
1) Kalenderce Bakış. 2004 Serdar Ofset Elbistan
2)Ayrandede Şırıltıları. 2012 Özgü Yayınları İstanbul
3)Aşk Heybesi. 2014 Berikan Yayınları Ankara
4)Eshab-ı Kehf Laleleri. Berikan Yayınları Ankara
5)Hayat Bir Yudum Su. Berikan Yayınları Ankara
6)Kalan Ne Der Kalender. Efsus Yayınları İstanbul
7) Sancılı Ana/dolu. Gülnar yayınları Ankara 2021
8) Zaman Paslı Bıçak. Flora Yayınları İstanbul 2021.

~Hocam, öncelikle hemen hemen tüm konuklarıma yönelttiğim bir soruyla başlamak isterim; sizin dünyanızda şiirin karşılığı nedir, şair kime denmelidir?

~Öncelikle ilginize teşekkür ediyorum, değer verdiniz şairler kervanına kattınız. Benim dünyamda şiirin karşılığı bir ömürdür. Aklım yettiğinden beri şiiri sever ilgi duyarım, hayatımın her alanında şiir vardır. Şairin şiiri çocuğu gibidir. Özellikle günümüzde şiiri taşımak, eserleştirmek güç ve meşakkatli bir yoldur. Madden ve manen destek görmemektedir.
Şair kime denir? Zor bir soru…
Şairmiyim tartışılır bana göre şair uçmamalı, ucundayken sonundayım, yani oldum dememeli. Her şair bir şiir arar yazdığı her şiirden sonra bulamadığına inanır. O şiiri bulduğum zaman şairim diyebilirim. Öncelikle gönül insanı olmalı gönül yıkmanın Kabe’yi yıkmaya eş olduğunu bilmeli, bunun yanında olaylara objektif bakmalı ne kadar az kelamla ne kadar çok şey anlatabiliyorsa o kadar şairdir. Olaylar karşısında dik durmalı yamulmamalı gerekirse neticesine katlanarak doğru bildiğini söyleyebilmeli, şairlerin bir çoğu zindanlarda yatmış sürgün yemiştir ama bildiği doğruyu hep söylemiştir. Memleketimin insanı ozan Mahsunu Şerif Amerika katil dedi diye ( şimdi herkes söylüyor ama cezası yok) bildiğim kadarıyla üç yıl hapis yatmıştır. Nabza göre şerbet şiiri basitleştirir. Bunu herşeye baş kaldırmak olarak anlamamak gerekir, doğru olanı haykırmalı, böyle düşünüyorum. Şaire sınır çizmek biraz ukalalık olur gibi görüyorum. Hani dediğim gibi şairi zaman gösterir eleği seyrektir. Ünlü şairlerin zamanında şairim diyen mutlaka çok insanlar vardı ama zaman eleğinde elenenler unutuldu, üste kalanlar asırlardır yaşıyorlar.

~Bazı derinliği olmayan şiirlerin derinlik ihtiva eden şiirlere nazaran daha popüler olmasının sebebi, edebiyattaki deformasyon mudur veya içeriği sığ kelimeler insanların daha mı kolayına gelmektedir?

~Derinliği olmayan şiir kolaydır, herkes yazabilir haliyle. Beğenisi fazladır, derinlik arzeden şiirler yer yer dinlemiş, okumuşuzdur. Bir şiirin üzerinden yıllarca uğraşanların olduğunu biliriz, hiçbir kelimesini rastgele kullanmazlar mimari eserlerde her taşın bir anlam taşıdığı gibi şiirde her kelimenin bir anlamı vardır. Zor iştir herkesin yapamayacağı kadar. Kim nasıl bakar bilmem şiiri basitleştirmek basite almaktır. Şair şiir bilgisi çok fazla olmayabilir, Allah vergisidir. Yüzlerce köyde, kırsalda hatta çoban şair sayabiliriz. Heceli yazar, kafiyeli yazar kafiye nedir? Uyak nedir? Deseniz bilmez ama hepsini yerli yerine kor, öte yandan şairliğin de ırsi olduğuna inanıyorum. Edebiyat okumuş şiir yazmaya çalışan birsürü insan vardır. Bunlar şiiri daha yakışıklı nakşedebilirler ancak, duygu yoktur yüreğiyle değil aklıyla yazmıştır, şiirin yürekten yazılanını seviyorum. Haliyle bir insan hem şiiri bilerek, hem şair ruhu taşıyarak , edebi bilgileri uygulayarak yüreğiyle yazması elbette çok orijinaldir. Çok kaliteli olur birçok ünlü şairde vaktinin en büyük okullarında okumuştur yani sözlerimden okumaya karşı olduğum çıkarılmamalı elbette. Okumak şiirin kalitesini artırır insanın ufkunu açar. Okumayı ünüversite ile sınırlandırmamak gerek; misal Bahaettin Karakoç Sağlık Koleji mezunudur, ancak yakinen tanıyorum evinin hemen her odasının duvarları kitaplıktır bir gün sordum Rahmetliyle otururken Üstat bu kitapları hep okudun mu diye, gülümsedi niye güldüğünü sordum gözlerime baktı ve hiç okumadığım kitabı oraya koymadım dedi. Sözlerindeki derinliği herkes bilir, konuşurken karşısında çok insanlar susar saygıyla dinlerlerdi. Şiiri yok heceli, serbest diye sınıflandırmıyorum, ikisinde de basit yazım kullanan arkadaşlarımız var, daha kolay işte dediğim gibi aklıyla yazıyorlar hecesi tamam, kafiye, uyak tamam gelin görün ki içeriği boş, bir şey anlatmıyor, okuyucu okuduğu zaman kendini bulmalı diye düşünüyorum. Serbeste gelince günümüzde makale yazanlar makaleyi bölüp sıralayarak şiir yazdım şekline getirdiler bence serbest bu değil sanılandan daha zordur ben beceremedim yazmadım yazılanlar kadar serbest olmadığına inanıyorum. Öyle serbestler var ki iki cümlesini okumakla bitiremezsin. Bunu başarabilenlerdensin burada söylemeyi görev biliyorum

~Bir büyüğümüz ; sanatın dini ve siyaseti olmaz demişti. Bir şair olarak siz bu duruma nasıl bakıyorsunuz nihayetinde şairler de bir insan?

~Ben bir müslüman olarak dinsiz bir sanatı kabul etmiyorum.
Biliyorum ki ağzımızdan çıkan sözden sorumluyuz, sorulacağız. İnsanlar sanat yapıyorum diye küfre giriyor yer yer okuyorum bilmeden yapanlar dolu. Bana iyi diyecekler ya da gülecekler diye o vebale girmedim girmem eserlerimi hazırlarken öncelikle dini bilgileri olan insanlara kitap olmadan okuturum, olaki gözümden kaçan aykırı bir kelime varsa değiştiririm. Fetva konularına kesinlikle girmem, bilgim yetmez, beni aşar.
Siyasete gelince kendimi bir siyasinin arkasında görmedim; kendi doğrularım vardır o doğrulara en yakın olanı destekler nitelikte yazarım, şiiri alet etmem ben onlarcı değilim onlar bencidir diye düşünürüm. Yalakalık için makama yazmam yazanı da okumam, ha haketmiş birisi varsa haklıya hakkını vermeyi görev bilirim. Desteklediğim siyasi görüşü diğerlerinden fazla eleştiririm, genelde şiirlerimde özeleştiri yaparım.

~Edebiyat dünyası belirli terimleri benimsemiş ve bu terimler üzerinden çizgisini oluşturmuştur. Bu çizginin dışına çıkan ve yeni terimler getiren şair veya yazar kişiler ilk başta eleştirilmiş ve sindirilmeye çalışılmışlardır. Ama er ya da geç hakettikleri değere ölümlerinin ardından da olsa ulaşmışlardır. Bu ilk tepkileri nasıl okumalıyız?

~Bizler tez canlı insanlarız hemen bir hata ya da hata gördüğümüz şeyle karşıdakini boğmaya çalışırız istisnalar kaideyi bozmaz. Öncelikle kaleme saygı duymak gerek. Ben yazan insandan zarar gelmeyeceğine inanıyorum, neyi varsa kağıda döküyordur, oyuncu değildir, kurgusu planı yoktur. Zamana bırakmaya sabretmiyoruz, illa bizim doğrumuzla insanları rencide ediyoruz iyi olmasa bile iyiyi bulurum ümidi olan insanların şevkini kırıyoruz diye düşünüyorum.
Tepkiyi iki şekilde değerlendiririm birisi yapıcı, diğeri yıkıcıdır. Şair vardır şiiri sever, güzel bir şiirde gördüğü ufak tefek eksikleri ya da eksiği şairini tanımasa bile onunla iletişim kurar özelinde incitmeden anlatır ortaya güzel bir şiir çıkar. Şair vardır, yıkıcıdır, şiiri kıskanır. Aslında kendisinin yazabileceği şiir değildir ama şiir bilgisi fazladır o şiire eksiklikler isnat eder şairi rencide ederek şefkini kırar. İkisi de tepkidir biri şiire bağlar, diğeri şiirden soğutur, şevkini kırar.
Şair aynı zamanda sözünün eridir, kendine güvenmeli iyi ile kötüyü ayırabilmelidir. Eskiler derdi “yeter ki ayranın olsun sineği Bağdat’tan gelir” Beğeniye yoruma bakarak kendini değerlendirmemeli, öncelikli yazdığını kendi beğenmeli oldu diyebilmelidir.

~Her şair kendi şiirini mi yazar, her şiir kendi şairini mi okur?

~Her şair kendi şiirini yazar ama her okuyan o şiirde kendini bulur benzetme olarak misal cenazeye bir çok insan gider bağzıları çok ağlar aslında herkes kendi ölüsüne ağlar orada acısı tazelenir.
Şair illa yaşamış değildir aşk yaşayanda aşk yaşar yoksulla yoksulluk, kahramanla kahramanlık, mazlumla mazlumluk, yüreği yufkadır penceresi ayrıdır, farklıdır, halkla içiçedir.
Elbette yaşayarak yazılan şiirler daha yürekden gelir. Son zamanda kahramanlık şiirleri eskisi kadar güzel heyecanlı değil ben bunu savaşsız bir zamanı yaşamamıza bağlıyorum. Bir Kurtuluş Savaşı, Çanakkale Savaşı görmüş insanla okuyarak yazan insan aynı olur mu?
Konuya hakim olundukça güzel şeyler çıkar ancak yaşayanlar kadar olmaz diye düşünüyorum. Şair kendi şiirini yazdığı gibi şiir de kendi şairini okutur. İnsanı iki şiiriyle tahlil edersiniz derin düşünerek bir arkadaşımın deyimi ile “şair önce adam olmalı” adamı cinsiyet olarak değerlendirmemek gerek. Tekrar teşekkür ediyorum saygılar sunuyorum.

Röportajın Orjinal halini aşağıda ki linkten okuyabilirsiniz:

HAŞİM KALENDER KİMDİR?: HASBİHAL VE SÖYLEŞİ…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook
Twitter
YouTube
Instagram