Kibrit Ateşinin Sızıntısı

zelzelenin eli havadaydı

hatırı sayılır bir yenilgiye uğramıştı

güçlerini birleştiren demir kum çimento

ruhum hiç gelmez öyle sarsıntıya

çıkıp gidecekti

zulamdan çıkardım bir parça durgunluğu

molozları eşeleyip işverene geri gidiyordu

kiramen katibin melekleri

karların karnından cenin gibi dışarı çıkıyordu

beşinci kattaki pencere kenarında duran orkideler

kimi tek başına kimi annesi babasıyla

sıra sıra yerde yatıyordu

gelincik gülüşlerini dağların eteğine emanet eden çocuklar

dışarıda hecelerken üşümeyi

bir anda linç etti bizi ayazın külliyatı

ezberledik işbirlikçi kar ve fırtınayı

rabbim hep dua edip

güneşinin nal çivisiyle göğümüze çakılmasını

kibrit ateşinin sızıntısından alev denizine akıtılmamızı diledik

bari söyleyin ibrahim’e

kendisine yakılan ateşi alıp gelsin

söyleyin hüseyin’e biriktirdiği çöl sıcağını getirsin

hâlâ gözümüz yaşlı iliklerimizdeki sızıdan

koskoca bir yıl geçti aradan

*

Kazım Gök

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook
Twitter
YouTube
Instagram