Önce tövbe etmeli bütün heves ve isteklerimize,
Sonra hamda varmalı dilimiz,
Sözü silah, şiiri helal kılan Rabb’imize
Sıyrılmalı manasız davalardan,
Kudüs demeli…
Davanın hakikati, mananın üsâresi
Çilenin, esaretin, haksızlığın emaresi
Kıblegâhı kılınan İslâm’ın mahzun minaresi
La yüs’el Müslümanlığımız tutulmalı
En kesif merceğin
Şaşmaz terazinin mizanına
Ağır basan bir dava bulmalı İslâm’ın mihverinde
Münadisi olmakla övündüğümüz
Yüksek satırlar, burnu arşa değen sözler
İfa edilmemiş vazifenin şirkine düşürdü bizi!
Nerede çile bezirgânı, nerede hakikat eri?
Kudüs demeli…
Çevresi mübarek kılınan Kudüs,
Sayısız ve soysuz silahların düşmanı bellenen,
Elinde sabrına sarılı taşlar bulunduran çocukların şehri…
Öyle bir şehir ki:
Adı anıldığında muaf haritadan, çizgiden, hattan
Müslümanım diyeni çağırır kendine
Bir ülkü düşün ki Ömer Bin Hattab’tan
Çağlar aşan, çağlar aşacak
İşte mücahit adam! Dava derdin ya?
Dava buldum kuşanacak
Kudüs demeliyiz!
Kudüs denmeli artık
Mazlumun zalimden sığındığı gün muntakim olana
Biraz saygımız varsa
Yarını bekleyenlerin cehd-i imanına
Ya da Mescid-i Aksa için şehit olan
Kanını şahit yazdıran Kanuni yadigârı Kudüs surlarına
Kudüs demeliyiz!
Kudüs denmeli artık,
İsyan etmeli bu uyuşuk kan!
Müslümanlık hırkasıyla üşüyen nakıs imanımıza…
(Mart 2021)
YASİN ŞAHİN