geceye usulca sokulan karanlık gibi
düğümlüyorsun göğüs kafesimde alnının kıvrımlarını
açık unutulmuş bir pencerede salınan tül,
çıplak tepelerin omzuna atılmış şal perçemin
rüzgarı kucaklayıp yarının kollarına atıyorsun
dizimin dibinde can çekişiyor bir çift güvercin
nefesinde çavlanlar köpüklenmiş
salt kelimelerin üstünü örtmüyor sesindeki haziran
böyle bilmezdim ikindi yağmurlarını
mahmuzlanan atlar böyle kalkmazdı şaha
mengene eziği ise bu yenilgi eğer
uzaklığın kesiği ise sızılı yangı
nerelerde konaklasın acısını
susuz yaz, ıslak ırmak
yarasını içine gömen
ve gömdükçe heybetlenen dağlar
buralarda sabahlar hep geç kalır umudun altın sarısına
yaprağı çiğnenen erkenci bir menekşedir uykular
lütfen söyle
dolama yorgunlukla şimdi ben nereye sığınayım
*
İLKER GÜLBAHAR
Burada yorgun düşer akşam üstüme,
üste verilen bir melodi sesi bir de,
yılgın karışır nefesime, sesime,
karanlık bir gedik tenime yapışır bir de,
söyle,
hangi zeminde uyku düşer, düşüme…