Afşin’li yazarlar Mustafa Kalender ve Ebuzer Kalender’in ortak kaleme aldığı ve bir bölümü de Afşin’de geçen Ceraim: 46 isimli polisiye roman geçtiğimiz günlerde okuyucuları ile buluşmuştu. Aynı zamanda kardeş olan yazar hemşehrilerimiz, yazım hayatları ve son kitapları hakkında gazetemiz Yeşil Afşin Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Sinan Doruk’a konuştu.
Sinan Doruk: Öncelikle hoş geldiniz demek istiyorum.
Mustafa Kalender: Hoş bulduk.
Ebuzer Kalender: Hoş bulduk.
Sinan Doruk: İsterseniz klasik bir soruyla Ebuzer Bey’den başlayalım,
Ebuzer Kalender kimdir?
Ebuzer Kalender: 1983 yılında Afşin’de doğdum. Üniversiteye kadar olan öğrenimimin büyük kısmını Afşin’de tamamladım. Üniversite eğitimimi Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesinde gördüm. Ardından Gaziantep Üniversitesinde Nükleer Tıp ihtisası yaptım. Evliyim, eşim de Afşinli olup üç çocuğumuz vardır.
Sinan Doruk: Mustafa Bey, siz de biraz kendinizden bahseder misiniz?
Mustafa Kalender: 1980 yılında Afşin’de doğdum, ortaokul ve liseyi Afşin İmam-Hatip Lisesinde okudum. 2004 yılında Kırgız-Türk Manas Üniversitesi, Türkoloji (Türk Dili ve Edebiyatı) bölümünden mezun oldum. Üniversiteyi bitirince Türkiye’ye döndüm, kendi alanımda istihdam olanağı bulamadığımdan 2008 yılında polis oldum ve yaklaşık on yıl polis memuru olarak görev yaptım.
Sinan Doruk: Ebuzer Bey siz bir hekimsiniz, yazma merakı nereden geliyor?
Ebuzer Kalender: Cenap Şahabettin’in sözüydü galiba: “Tıbbiyeden her şey çıkar, arada bir de doktor çıkar.” Ancak şunu belirtmem gerekir ki yazarlığımın yanı sıra iyi bir de doktorumdur. (Gülüşmeler) Yazmaya gelince; ben buna merak diyemem. Çünkü yazmak benim için tutkudur. Yazmaya başlamamda abim Mustafa Kalender’in etkisi büyüktür. Ona gönderdiğim birkaç denemeyi beğenmiş, ardından beni yazmaya teşvik etmiş ve bu da benim için başlangıç noktası olmuştur.
Sinan Doruk : Ya siz Mustafa Bey, yazmaya nasıl başladınız, edebiyatla tanışıklığınız ne zaman başladı?
Mustafa Kalender: Biraz komik olacak ama edebiyatla ortaokul sıralarındayken matematik derslerinde tanıştım. Matematik dersini pek sevmezdim, o yüzden zaman zaman dersi asar ve elime bir roman alarak yeşil bir alana giderek okurdum. Tabii, o zamanlar Afşin böyle değildi, yani her taraf apartman değildi, mesire alanı çoktu. Sonra Türkoloji (Türk Dili ve Edebiyatı) bölümünü bitirdim. Üniversitede özellikle yazma içerikli derslerden yüksek puanlar alırdım, o dönemde hocalarım beni yazmaya teşvik ettiler.
Sinan Doruk: Ebuzer Bey İlk romanınız “Kukinler” yaklaşık bir yıl önce yayımlandı, geri dönüşler nasıldı?
Ebuzer Kalender: “Kukinler” memnun kaldığım bir iş oldu açıkçası. Geri dönüşler gayet olumluydu. Kendime ait bir okur kitlesi oluşturmayı başardığımı düşünüyorum. Ayrıca Kukinler, kendimi geliştirmeme olanak sağlayan bir okul oldu benim için. Aldığım olumlu ya da olumsuz eleştiriler çok önemliydi.
Sinan Doruk: Ebuzer Bey, geçen sene bir polisiye öykünüz de ödül almıştı.
Ebuzer Kalender: Evet. “Kabil’de Habil Kafe” isimli uzun polisiye öyküm, ulusal bir yarışmada ikincilik ödülü kazandı ve yakın zamanda, birçok polisiye yazarın yer aldığı “Bugün Kendini Nasıl Hissediyorsun?” isimli öykü seçkisinde kendine yer buldu.
Sinan Doruk: Tebrik ederiz. Peki, ağırlıklı olarak polisiye mi yazıyorsunuz?
Ebuzer Kalender: Teşekkür ederim. Hayır, ağırlıklı olarak polisiye yazmıyorum. Genelde, akımsal olarak post modern türü daha çok tercih ediyorum yazılarımda. Temasal olaraksa gizem-macera, kara mizah ve distopik türlerin özelliklerini barındırıyor eserlerim. Abimle beraber kaleme aldığımız polisiye romanın yanı sıra distopik bir dünyanın kara mizah yoluyla anlatıldığı bir roman çalışmam da basımı beklemektedir. Ayrıca “Kayıp Rıhtım” adlı edebiyat platformunda da kara mizah tarzında post modern öyküler yazmaktayım.
Sinan Doruk: Mustafa Bey iki yıl önce “İsimdeki Sır” adlı polisiye romanınız yayımlandı, birçok kişi bu romanda katile ulaşma şeklinizi çok etkileyici buldu. Ayrıca size “Emniyeti, edebiyata taşıyan kişi,” diyorlar, ne diyeceksiniz bu konuda?
Mustafa Kalender: Bu iltifatlarından dolayı okurlarıma teşekkür ederim, katile ulaşma şekli kalıcı ve özgün olsun istedim umarım başarılı olmuşumdur. İlk romanımla ilgili çoğu olumlu olmak üzere olumsuz eleştiriler de aldım. Bu eleştiriler ışığında yeni eserlere imza atmaya devam edeceğim inşallah. Diğer taraftan aslında çalışmamın amaçlarından biri de Emniyeti edebiyata taşımaktı, umarım başarılı olmuşumdur.
Sinan Doruk: Mustafa Bey, neden tür olarak polisiyeyi seçtiniz, başka türde eser vermeyi düşünüyor musunuz?
Mustafa Kalender: Meslek hayatım boyunca birçok farklı birimde çalıştım, bu durum belli bir meslekî birikimimin oluşmasını sağladı. Bir yandan polislik mesleği ile ilgili büyük bir birikim diğer yandan edebiyatçılık derken ikisini bir harmanlayıp zemini Emniyet olan polisiye bir roman yazmaya karar verdim. İstedim ki roman kahramanı olacak kişi polislik mesleğine, emniyete hâkim olsun. Kısmet olursa ileride başka türlerde de eser vermek isterim.
Sinan Doruk: Ortak kaleme aldığınız “Ceraim: 46” isimli polisiye roman yayımlandı. Bu fikir nereden çıktı? Açıkçası sık rastladığımız bir durum değil. Evet, Ebuzer Bey?
Ebuzer Kalender: Güçlerimizi birleştirelim dedik. (Gülüşmeler.) Polis meslek jargonu ve adlî bilimlerle güçlendirilmiş bir roman kaleme almak istedik. İlk romanlarımız çıktıktan kısa süre sonra bir araya gelip neden olmasın ki dedik ve ortak bir çalışmaya imza atmaya karar verdik. Ben adlî bilimler kısmına ağırlık verirken, abim önceki romanında olduğu gibi başarılı bir şekilde Emniyeti ve polisliği romanın merkezine aldı.
Sinan Doruk: Peki, hiç anlaşmazlığa düştüğünüz oldu mu?
Ebuzer Kalender: Olmaz mı? (Gülüşmeler) Ortak çalışmanın avantajlarının yanı sıra tabii ki bazı dezavantajları da var. Zaman zaman üslup farklılıklarımız su yüzüne çıkarken kimi zaman da olay örgüsündeki fikir ayrılıkları kendini gösterdi. Bazı pasajları birçok defa silip tekrar yazdığımız olmuştur. Ama neticede bizi tatmin edecek bir iş çıktı ortaya. İnşallah okurlarımız da beğenir romanı.
Sinan Doruk: Mustafa Bey, roman hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Mustafa Kalender:Roman hakkında çok fazla bilgi veremem, aksi takdirde roman gizemini yitirir (gülüşmeler). Şu kadarını söyleyeyim romanın başkahramanı Polis Memuru Barman Kara, katilin Afşin’de olduğunu tespit ediyor ve Afşin’e geliyor. Tabii, burada Eshab-ı Kehf’i de ziyaret ediyor. Ayrıca Afşin’in ters lalesinin romanda özel bir yeri var…
Soracaklarım bu kadardı. Teşekkür eder, romanınızın geniş okur kitlelerine ulaşmasını temenni ederim. Biz teşekkür ederiz, bu güzel röportajdan ötürü.