serin ve dalgın bir akşamüstü
zeytine banılan solgun kudüs’tü
yerden göğe yağdı kuru dualar
iri alev topu sofraya düştü
nemlendi gözümüz çözüldü söz
hüzün sadrımızda ne masum süstü
küstü bir minare boyu ezanlar
vefa küstü umut küstü can küstü
kan damladı kin bulaştı ekmeğe
zemzeme baldıran zehri üşüştü
yetim çocuklar gibi ilk secdegâh
bize uzanan yakın tecessüstü
kurşun doldu mide sonsuz susuzluk
kedere boğar bizi son hu’suzluk
–
İlker GÜLBAHAR